Die Gaste, SAYI: 10 / Ocak-Şubat 2010

Uyum Sorunu


Deniz ÇIKRIKÇIOĞLU




    Yaşadığımız topluma uyum sağlama sorunu ciddi boyutlara ulaşmış durumda ve zaman zaman hiç beklenmeyen çevrelerin bile hoş olmayan ifadeleri ile gündemi belirliyor. Bir profesörün yabancı öğrencilerin zekasını küçümseyen ifadesi, SPD’li İçişleri Bakanının asimilasyondan söz etmesi, bir diğerinin, “Yabancılar manavlıktan başka bir şey bilmez!” deyişi gibi sıralanabilecek nice yıkıcı ifadeler ile tekrar tekrar gündem yaratılıyor. Beni rahatsız eden ise sorunlar değil, sorunların dile getiriliş şekilleri. Zira bu sorunlar gerçekten mevcut, hatta Berlinli Profesörün bile söylediklerini ciddiye almak gerekiyor. Profesör elbette haklı değil ama onunda bu kanıyı ifade etmesinin nedenleri ve bu kanısını destekleyebileceği bazı verileri mutlaka var. Aslında yabancı öğrencilerin zekadan değil ama dilden kaynaklanan ciddi sorunları var. Tabii profesör bu sorunu çarpıtarak dile getiriyor. Önemli olan da ifadenin haklılığı değil, sorunun varlığı. Bizler de alınganlık göstermenin ötesinde ifadeleri gündeme getirilen sorunlar üzerine ciddi şekilde düşünmeliyiz. Belki bu ifade sahipleri de kamuoyunun dikkatini çekebilmek için kasten çarpıtma yöntemini kullanıyorlar. Yani kalkıp Profesörümüz, “Yabancı öğrencilerin ciddi dil sorunları var!” demesi kimseyi ilgilendirmez ve hiçbir tepki uyandırmazdı. Şerrin hayrını görmek gerek. Dileyelim ki gayeleri kamunun dikkatini çekmek olsun.
    Türk kökenli öğrencilerin özellikle orta öğretimde başarı oranlarının çok düşük olmasında bir çok etken var ama bu etkenlerin en başında dil sorunu geliyor. Ebeveynlerin Almancaları yok denecek kadar az. Zaten Almanca öğrenmeye de ihtiyaçları kalmamış durumda. Bunun bu şekilde gelişmesi de Almanların sosyal yapılarından kaynaklanıyor. Almanya’nın etrafındaki ülkelere bakıldığında yabancıların uyum sorunlarının, dil sorunlarının çok daha düşük olduğunu rahatlıkla gözlemleyebiliyorsunuz. Örneğin Fransa’da yaşayan Türklerin dil ve uyum sorunları Almanya’ya göre çok daha az. Bu durum Hollanda, Belçika, İspanya ve İtalya’da da böyle. Peki ama bu durum Almanya’da neden farklı? Zira Almanlar içlerine kapalı insanlar, kendi aralarındaki ilişkileri de çok zayıf. Bunun ötesinde ilişkilerinin dayandığı temeller çok farklı. Ve Almanlar bugüne kadar yabancıları uzaktan izlemekten ve küçümsemekten başka bir şey yapmadılar. Cem Özdemir bile kendi partisindeki konumuna rağmen, parti içinde ve dışında duyduğu rahatsızlığı kendisi ile yapılan röportajlarda dile getiriyor. Yani tüm bunları özetleyecek olursak, sorun uyumsuzluk sorunu değil, hazımsızlık sorunudur. Bunun sonucu olarak giderek paralel toplum ve sorunları ortaya çıkmış sorunları giderek büyümüş ve geçimsizliğe dönüşmüştür. Endişe verici olan sorunların kendisi değil, sorunların ele alınış şekli. Sorunların seçim malzemesi yapılması. Uç kesimlerin afişleri ve söylemleri ve liberallerin ise bunlara yakın söylemleri, bu yetmiyormuş gibi sol kesiminde gönlünde yatanın bunlardan farklı olmaması. SPD’li bürokratın sözleri, bu sözlerin aydınlar arasında destek görmesi kaygı verici ve üzücü. Bu umutsuzluk için asla bir gerekçe değil. Zamanın durduğu yörelerden gelip böylesine gelişmiş toplumda var olma mücadelesi veren insanların dinamizmini göremeyen aydınların popülist demagojileri ile bu sorunların gündeme taşıması bence çok çok güzel. Alman aydın kaypaklığının en son belgesi ortaya çıkmış oldu.
    Aydın dostlarımızın sosyal ve kültürel sorunları çarpıtmaları sonucu, kendilerinin bile karşı oldukları görüşler ile aralarındaki hassas çizginin silinmesi, çağdaş aydın sorunun vahametini de ortaya koymuş oldu. Aydın kaypaklığının karanlıktan kurtarılması ve aydın çizgisinin sınırlarının da aydınlarca iyi belirlenmesi gereklidir. Bu çizginin sınırlarını ve hassasiyetlerini bilme- yenler çizgi değiştirmelidir.
    Hani içimden, “Nerede o eski bayramlar?” gibi “nerede o eski aydınlar?” demek geliyor. 68 kuşağından kalan bunlar olamaz, ama onlar da yok artık ortalıkta.
    Olsa ne farkeder? “Sol kaybetmiştir!” , “En iyi entegrasyon asimilasyondur!” diyenler de onlar. Ben de bunu hazmedemiyorum.