2006 PISA Araştırması Alt Sosyal Katmanın ve Göçmen Gençlerin Eğitim Çıkmazını Bir Daha Ortaya Koydu
Zeynel KORKMAZ
İktisadi İş Birliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) tarafından 57 ükenin katılımıyla, her üç yılda bir düzenlenen PISA araştırmalarının 2006 sonuçları, geçen Aralık ayında açıklandı. 15 yaş grubu öğrencilerin eğitim düzeyinin temel alındığı bu araştırmada, fen bilimlerine ağırlık verildi (2000’de okuma yetisine ve 2003’te matematikteki yetilere odaklanılmıştı). Almanya, 9 yıllık bir dönem içerisinde öğrencilerinin artan yetilerini gözlemlerken, OECD’nin ülkeler sıralamasında 13. sırada ve ilk defa ortalamanın üstünde yer aldı.
Sonuçlara göre başarılarındaki farklara rağmen bütün öğrenciler ilerleme kaydetti. Fen bilimlerine olan ilgilerinin arttığı, matematik ve okuma alanında da yetilerinin geçmişe kıyasla az bir oranda geliştiği anlaşıldı. Sosyal katmanlar ve göçmenler arasındaki eğitim farkı açısından olumsuzlukların ise varlığını koruduğu araştırmaya yansıdı.
Üç ayrı okul formunda (Gymnasium, Realschule ve Hauptschule) bulunan öğrenciler karşılaştırıldığında okuma, matematik ve fen bilimleri yetilerinde büyük bir fark olduğu, lisede okuyan öğrencilerin de çoğunlukla üst sosyal katmandan geldiği saptandı. Bu katmandan olan öğrencilerin, diğerlerinden 2,7 kat daha fazla liseye gitme şansına sahip oldukları açıklandı.
Almanya’nın, göçmen kökenli gençlerin, özellikle ikinci kuşağın eğitimi açısından en sorunlu ülke konumundan “PISA 2006”da da kurtulamadığı gözlemlendi.
Burada doğup büyümüş olmasına rağmen bu kuşak, eğitimde, daha geç bir zaman diliminde buraya gelen yurttaşlarından geride. Alman öğrencilerle aralarındaki fark ise 73 puan (OECD ortalaması 500 ve Alman öğrencilerin ortalaması 516’dır). Bu da 15 yaşındaki bir göçmen gencin, yaşıtı bir Alman gençten eğitim konusunda iki yıl daha geride olduğu anlamına gelmekte.
Her PISA Araştırmasından sonra olduğu gibi, “PISA 2006” da kamuoyuna açıklanır açıklanmaz, farklı çevrelerin farklı yorumları için zemin hazırlamış oldu.
Almanya Eğitim Bakanı Annette Schavan (CDU), araştırmanın sonuçlarını “iyi bir haber” olarak nitelendirerek, bunu eğitim alanında yapılan reformlar için “olumlu bir işaret” olarak tanımladı.
Bilim ve Eğitim Sendikası’nın (GEW) “PISA 2006” değerlendirmesi ise farklı yönde oldu. Fen bilimlerindeki gelişmeleri sevindirici bulan sendika, okuma ve matematikteki başarının orta derecede durgunlaşması durumundan, ancak eğitim kuruluşlarının yenilenmesi için çaba harcanması ile aşılabileceğini açıkladı.
İki kez üst üste orta derecede yer almanın başarı olmadığını belirten GEW, Eyalet hükümetinin, teşvik için öngörülen bütçeyi kısıtlaması yerine, çocukların ve gençlerin bireysel teşvikini genişletmesi gerektiğini açıkladı.
Baden-Württemberg Kültür Bakanı Helmut Rau’ın göçmen ailelere yönelik, çocuklarını daha iyi teşvik etmeleri için yaptığı çağrıyı da “riyakârlık” olarak nitelendiren sendika, Almanya’nın, göçmenlere karşı uygulanan ayırımcılıkta “dünya şampiyonu” olduğunu belirtti ve bu alanda da bütçe kısıtlamasına gidilmesini eleştirdi.
“PISA 2006”da, öncellerinde olduğu gibi, göçmenlerin eğitim durumlarında elle tutulur bir düzelme yaşanmadığı tekrar resmileşmiş oldu. Sadece 15 yaş grubunu temel alan PISA araştırmalarında değil, ilkokulda öğrencilerin okuma yetilerini ölçen “IGLU Araştırması” nda da sosyal katmanlara ve göç etmenlerine dayanan eğitimde eşitsizlik unsurunun devam ettiği belirginleşti.
Ayrıca 2006’da Birleşmiş Milletler Eğitimde İnsan Hakları Raportör’ü Vernor Muñoz’un raporunda somutlaşan en önemli olgu da, Almanya’da alt sosyal katmandan gelen, bedensel özürlü ve göçmen kökenli olan çocuk ve gençlerin, elemeli eğitim sisteminde fiilen ayırımcılığa tabi tutuldukları olmuştur. Muñoz, raporuna eklediği tavsiyesinde, elemeli eğitim sistemi ile belli kesimden öğrencilerin marjinalleşmesi fenomeni arasındaki ilişkinin kamuoyunda tartışmaya sunulup, açımlanmasını ve sorgulanmasını salık vererek, konunun güncelliğini vurgulamış oldu.
PISA ve IGLU araştırmalarından ve Muñoz Raporu’ndan çıkan somut gerçeklerin, artık göçmen ailelere ulaştırılması gerekmekte. Fakat bu gerçeklerin yarattığı sorunların çözümlerinin kendiliğinden gerçekleşmesi beklenmemeli. Aydın ve eğitimde yetkili kesimden insanların gerekli bilgiyi ve çözümleri ailelere taşıması bu bağlamda belirleyici nitelikte olacak. Aynı kesimin ise bir platform üzerinde bu amaca yönelik ön hazırlık yapması gerekecek. Essen Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü öğrencileri böyle bir platformu şekillendirebilecek olanaklara sahip ve bu doğrultuda bir girişim başlatabilir. Göçmenler, PISA 2009 istatistiklerinde çocukları için kayda değer bir düzelme görmek istiyorsa, eğitimdeki gelişmeleri yakından izlemeli, inisiyatifi ele almalı ve atılımcı olmalı.
|