Die Gaste, SAYI: 13 / Temmuz-Ekim 2010

Göçmen Aile Çocuklarının
Eğitim Fırsatları


Filiz POLAT
Aşağı Saksonya Eyalet Meclisi Milletvekili




Die Gaste SAYI: 13 / Filiz Polat
    Çoğu göçmen aile çocuğu okulu hauptschule mezuniyetiyle bitiriyor. Çok azı liseyi başarıyor. Herhangi bir mezuniyet alamadan okuldan ayrılanların sayısı daha dramatik. Göçmen aile çocuklarının dörtte biri okulu terketmekte. Bu oran göç kökenli olmayanlardan yaklaşık üç kat daha yüksektir. Rakamlar ürkütücü. Federal Hükümet, bu bağlamda harekete geçme gerekliliği bulunduğunu –son olarak eğitim zirvesinde– bir kez da yineledi ve eğitimi yarıda bırakanların sayısını yarıya indireceğini duyurdu. Federal hükümetin hangi uygulamaları başlatmak ve özellikle bunun için ne kadar para ayırmak istediği açıklanmadı. Bu noktada neden bu kadar çok göçmen aile çocuğunun okulu herhangi bir mezuniyet alamadan terkettiğini sorgulamak anlamlı olacaktır. Genel olarak göçmen aile çocukları açısından başlangıç fırsatlarının daha kötü olduğunu söylemek mümkün. PISA araştırması, Alman eğitim sisteminin özellikle sosyal konumları zayıf aile çocuklarını mağdur ettiğini saptadı. Dördüncü sınıftan sonra yapılan erken eleme bireysel teşvikin aksamasına yol açarak, öğrenciler, öğretmenler ve ebeveynler üzerinde, öğrenime ilişkin artan oranda baskı ve strese neden olmaktadır. Aslında bilhassa göç kökenli çocukların özel durumunun göz önünde bulundurulması anlamlı olacaktır. Dilsel eksiklikler mevcut ise, bunların ortadan kaldırılması için çok az şey yapılmaktadır. Çokdillilik gibi dilsel yetkinlikler desteklenmemektedir. Bu ihmal ne yazık ki henüz anaokulunda başlıyor. Eğitmenler ve öğretmenler çoğu kez yüksek öğrenimleri sırasında interkültürel bağlamda eğitim almamışlardır ve böylece çocuklarla, ama aynı zamanda ebeveynlerle ilişki zorlaşmaktadır. Tüm bunlar çoğu zaman ailenin sosyal çevresi ile de bir bağıntı içerisindedir.
    Buna göre, ebeveynleri az eğitim almış olan çocuklar daha fazla etkilenmektedir. Bu ebeveynler çocuklarını kendileri destekleyememektedirler, ki bu, okuldaki beklentileri yerine getirememeye neden olmaktadır. Dördüncü sınıfın sonunda bir tavsiye verildiğinde ve bunun adı hauptschule ya da förderschule ise, artık çocukların bir üst okul türüne geçebilmeleri çok ama çok zordur. Lise mezuniyetinin 12. sınıftan sonra verilmesi uygulamasının birçok federal eyalette hayata geçirilmesiyle öğrenim baskısı lise ve realschulelerde de arttı, öyle ki, kural olan yüksek bir okul türüne geçiş değil, tersi durumdur. Eğitim günümüz toplumunda katılımın temel anahtarıdır. Ýş piyasamız daha fazla kalifiye işgücü talep etmektedir. Kalifiye elemanlar ülkede mevcut bulundu mu, ekonomi yüksek kalifiyelilerin göçünü talep etmektedir. Birçok genç insan hayal kırıklığı yaşamakta ve iyi bir çıraklık eğitimi ve iş imkanı perspektifi görememekte. Eşit başarımlara karşın, olası bir işverenin “Alman” çocuğu tercih etmesi şeklinde ortaya çıkan ayırımcılık da üzerine eklenince, bu, gençlerin kendilerini izole etmelerine ve bu toplumla özdeşleşmek istememelerine neden olabilir.
    Bu nedenle toplumumuz için bu çocuk ve gençlere tekrar bir perspektif verilmesi temel bir öneme sahiptir ve daha fazla çocuğa mezuniyet alamadan okullardan çıkış verilmemesini sağlamak herkesin görevidir. Bu yüzden bu çocukların hem dilsel eksiklerini azaltacak hem de çokdillilik yetkinliklerini geliştirecek geniş ölçekli bireysel desteğe ihtiyacımız var. Öğretmenler ve ebeveynler bütün bunları daha çok desteklemeli ve politika gerekli finansmanı sunmalıdır.