Die Gaste, SAYI: 15 / Ocak-Şubat 2011

PISA 2009







    Geçen haftalarda yeniden bir ayin düzenlendi – PISA sonuçlarının duyurulması. Basın, Alman öğrencilerindeki mütevazi düzelmeyi –en düşük okuma becerisi düzeyindeki öğrenci sayısının azalması nedeniyle de– büyük bir başarı olarak kutladı. İyi haberler de bu kadarıyla sınırlıydı. Bundan ötesi, “same results as every year!” (Sonuçlar her yılki gibi!) Bunun anlamı: Köklü bir yön değişimi olmadan –öğrencilerin heterojen yapısıyla daha yetkin bir pedagojik yaklaşım anlamında– Alman eğitim sisteminin işlevselliği belirgin bir şekilde değişmeyecektir.
    Özellikle göçmen öğrencilerle ilişkide pedagojik beceriksizlik etkisini gösteriyor. Bu öğrenci grubunun eğitim kariyerleri çoğunlukla başarısızlıkla başlamaktadır, çünkü Almanya’da okula başlaması ertelenen çocukların yarıdan fazlası göç kökenlidir. Okulda eğitim alabilecek düzeyde olmama “tanısı” konulan söz konusu çocukların çoğunluğunda, temelde aslında Almanca eksikliği yatmaktadır, ki bu eksiklik, anaokulunda zorunlu eğitimi ertelemek için hukuksal meşruiyet teşkil etmemektedir.
    Gelecekteki okul kariyerleri için de göç kökenlilik bir pedagojik sorun olmakta: Göçmen öğrenciler sınıf tekrarlamak açısından yerli öğrencilerden iki kat daha fazla etkilenmektedir. Bunun meşruiyeti ise sözkonusu öğrencilerin, sınıfın başarım düzeyine erişmesini sağlamakla gerekçelendirilmektedir. Ama okul araştırmacıları çoktandır bunun salt soyal bir seçmecilikten başka bir şey olmadığını kanıtladı.
    Eğitim kurumlarındaki bilinç eksikliğinin ve heterojenliğe uygun pedagojik yaklaşımındaki eksikliğin neden olduğu göçmen öğrencilerin mağduriyeti, kendisini başarım piramidinin yalnızca en alt bölümünde değil, ayrıca zirvesinde de göstermekte. Buna göre son yıllarda okul başarımlarını ölçen uluslararası araştırmalar, Alman eğitim sisteminde başarının katmansal aidiyete bağlı olduğunu ve göç kökenli çocukların –eşit not ve başarımlara rağmen– yüksek mezuniyet sunan okul türlerine gitme olasılıklarının kat kat daha düşük olduğunu birçok kez yeniden gösterdi.
    Yerli öğrencilere kıyasla göçmen öğrencilere –eşit başarımlara rağmen– eşitsizce muamelenin kurumsal olarak nasıl korunduğunu, öğretmenlerin heterojenliğe yaklaşımlarındaki tutumlarını saptayan araştırmalar kanıtlamaktadır. Neredeyse araştırmalara katılan öğretmenlerin yarısı, göçmen öğrencilerin kendi dersilerinde bulunmalarını sorunlarla bağlandırmakta; yalnızca küçük bir kısmı öğrenim gruplarının göçe dayalı heterojenliğin bir zenginlik olduğunu kavrayabilmekte.
    Bu korku senaryoları karşısında iyileştirilmiş bir öğretmen eğitimi ve pedagogların, mesleki çalışmalarının paralelinde profesyonelleştirilmeleri – ayrıca okul ve ders örgütsel önlemlerin uygulanması, örneğin içselleştirici sınıfların oluşturulması ve iç farklılaşması derslerin hayata geçirilmesinde olduğu gibi, eğitim politikalarının ve kurumsal-yönetsel faaliyetlerin acil amacı haline getirilerek, fırsat eşitliği açısından Alman eğitim sistemi kalıcı biçimde iyileştirilmelidir.
   
   Çeviri: Die Gaste