İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE
DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN İNİSİYATİF
(Initiative zur Förderung von Sprache und Bildung e.V.)
ISSN 2194-2668


Die Gaste, SAYI: 34 / Kasım-Aralık 2014

Yetişkinler Soruyorlar
Çocuklar Yanıtlıyorlar
(I)





İmdat ULUSOY
(Carl von Ossietzky Üniversitesi/Oldenburg)




Basında, kamuoyunda yıllardır yoğun tartışmalar sürüp giderken henüz evli veya çocuk sahibi olmayan genç insanlar konuyla hiç ilgilenmezken, iş başa düşüp karşılarında yeni bir dünyayı görünce çocuklarının böyle çokdilli bir ortamda nasıl yetiştirileceği konusuyla daha fazla ilgilen- meye başlıyorlar. İşte bu konu, bunca tartışmalara karşın yeni gelişmeler ve yeni boyutları nedeniyle de elbette günümüzde ve hatta ileriki yıllarda da yine tartışılacak; tıpkı genel eğitim sorunlarının yüzyıllardır tartışıla geldiği gibi.


    Çokdilli yaşam artık tüm dünyada olağan bir durum. Hemen hemen tüm ülkelerde bugün birden fazla dil yan yana var olmakta ve kaçınılmaz olan bu durum da artık bir sorun değil, aksine yararlı bir zenginlik-çeşitlilik olarak algılanmaktadır.
    Birden fazla dilin birlikte yaşandığı günümüz toplumlarındaki bu olağan duruma ve bu alanda kazanılan bu kadar geniş deneyim, birikim ve bilgilere karşın çocukları çokdilli büyüyecek anne-babalar günlük pratik yaşamda hala pek çok sorunla karşı karşıya kalıyorlar.
    Basında, kamuoyunda yıllardır yoğun tartışmalar sürüp giderken henüz evli veya çocuk sahibi olmayan genç insanlar konuyla hiç ilgilenmezken, iş başa düşüp karşılarında yeni bir dün- yayı görünce çocuklarının böyle çokdilli bir ortamda nasıl yetiştirileceği konusuyla daha fazla ilgilenmeye başlıyorlar. İşte bu konu, bunca tartışmalara karşın yeni gelişmeler ve yeni boyutları nedeniyle de elbette günümüzde ve hatta ileriki yıllarda da yine tartışılacak; tıpkı genel eğitim sorunlarının yüzyıllardır tartışıla geldiği gibi.
    Yazının başlığı kurgusal bir yazı izlenimi yaratsa da, çocuktan al haberi atasözünün gerçeğine dayanarak kafalardaki sorulara yanıt bulmak hiç de zor değil; çünkü çocuklar tavırlarıyla, davranış ve konuşmalarıyla aslında her an, her gün büyüklere, bazen çaresiz kaldıkları konularda bilgi ve yanıt veriyorlar. Aslında sorun büyüklerde: Onlar küçüklere yeterince kulak vermiyorlar, onları iyi gözlemlemiyorlar, kısacası yanı başlarındaki bu fırsatı göz ardı ederek bunun değerini bilemiyorlar. O yüzden büyüklerin sorduğu sorulara küçüklerin verdiği yanıtlar kurgusal gibi görünse de aslında herkesin hiç de yabancısı olmadığı bilinen, her gün karşılaşılan gerçekler...

        Ben Tunusluyum, eşim Alman. Çocuğumuz daha ilkokul 3. sınıftan itibaren üçüncü bir dil olarak İngilizce öğrenmeli mi, öğrenebilir mi?
    Çağımızda çokdilli yetişen biz çocuklar okulda üçüncü bir dili de öğrenebiliyoruz. Bu artık kimsenin inkar edemeyeceği bir realite ve son derece olağan bir durumdur. Bu alanda yapılan araştırmaların çoğu da, çokdilli çocukların hatta –örneğin İngilizce öğrenmede– daha da avantalı olduğunu ortaya koymuştur. Bunu biz öğrenciler de okul yaşamımızda görüyoruz. Hatta sınıflarımızda iki veya daha fazla dil bilen arkadaşlarımızı kıskandığımız bile oluyor. Yani bu zamana kadar yapılan araştırmaların hiç birisi üçüncü bir dil öğrenen çocuklarda çokdilliliğin olumsuz etkileri olduğunu tespit etmemiştir. (Lena, Hamburg, 5.sınıf)
        Çocukların iki dili karıştırarak konuşmaları zararlı mıdır, yoksa olağan mı karşılanmalı?
    Günlük yaşamda dillerin karıştırılması herhangi bir konuşma bozukluğunun işareti değil, bu çokdilli kültürün ve iletişimin bir özelliğidir. Çokdilli çevre ve ailedeki iletişimin de doğal bir parçasıdır. Örneğin bazen bir cümlenin içindeki bir kelimenin yerine başka dildeki veya anadilindeki sözcüğün karıştırılması gibi sık rastlanan örneklerdendir:
    Da kommt ein araba
    (=orada bir araba geliyor. )
    Bu örnekte görüldüğü gibi çocuk henüz “Auto” sözcüğünü daha tanımadığından veya çok az tanıdığı için Türkçe olarak “araba” sözcüğünü kullanmaktadır. Elbette bu tek neden değildir. Bazı sözcüklerin daha kolay söyleniyor olması da tercih nedeni olabiliyor. Ayrıca çok kullanılan sözcüklerden olması, ikinci dilde karşılığını öğrenmesine rağmen henüz aktif kullanmaya başlamaması gibi, öğrenme süreciyle ilgili daha birçok neden sayılabilir. Bunun dışında sıklıkla, diğer bir dilde tam karşılığı olmayan sözcükler de öncelikli olarak kullanılmaktadır. (Örneğin: Ich mag gözleme. (Schirin, Oldenburg, 7. Sınıf)
        Çocuklar hata yaptıklarında düzeltmek gerekir mi?
    Çocuklar için ilk etapta önemli olan dil öğrenmedeki gelişimlerinin olumlu karşılanmasıdır. Çocuk için öncelikle önemli olan, kendisini ifade etmek, dilek ve ihtiyaçlarını, yaşadıklarını anlatabilmektir. Bu durumlarda geçici olarak cümlelerin nasıl kurulduğu, kelimelerin nasıl telaffuz edildiği birinci derecede bir önem teşkil etmez. Çünkü ikidilli veya tekdilli hiçbir çocuk daha baştan itibaren kitap dili konuşmaz. Kaldı ki yetişkinler de kitap dili konuşmazlar. Çocuklar dil öğrenme sürecinde kendileri için çocuklara özgü tipik adımlar atarlar ve yetişkinlerinkinden farklı cümleler kurarlar. Ama iletişim yönünden bunlar anlaşılır ve başarılı cümlelerdir.
    Çocuğun hatalı kullandığı her cümleyi düzeltmeye kalkmak, onun sizinle kurmak istediği iletişimi engellemek, zarara uğratmak anlamına gelir. Oysa onu anladığınızı göstermek ve onu iletişim kurma yönünde güçlendirmek daha anlamlıdır. Fakat aynı zamanda örnek olarak konuşma içinde anlamlı ve hatasız ifadeleri yansıtmak daha yararlı olur.
    Mirya: “Papa, ich hab so doße Tatse gesehen, die war danz swarz...
    Vater: “Du hast so eine große Katze gesehen und die war ganz schwarz?
    Emek: “Baba, büyük bir tedi gördüm ve tiyahtı...
    Baba: “Büyük bir kedi gördün ve siyahtı, öyle mi?
    Zaten birçok anne-baba bunu bilinçli veya bilinçsiz olarak yapıyor. Bilinçli olarak yapılması çocuğun düzgün dil öğrenmesine katkı sağlar ve onun dili doğru konuşması, kullanması yönünde teşvik eder. (İlke, Bremen, 8. Sınıf)
        Çocuğumuz okulda başarısız. Bunun nedeni ikidillilik mi?
    İkidillilik okuldaki başarısızlığın nedeni olamaz. Ne yazık ki bazı ailelerde böyle yanlış bir görüş var. Ebeveynler bazen işin kolayına kaçıp çocuklarının eğitimiyle ilgilenmek yerine, tıpkı benim kuzenlerimde olduğu gibi, çocuklarına, ”Boş ver, anadilini öğrenmesen de olur. Almanca öğrenmen daha önemli. Tatile gittiğinde öğrenirsin...” diyorlar. Oysa çocuğun okul dilinde zayıf olması, onun tekdilli verilen dersleri takip edebilmesi için o dilde yardıma, desteğe ihtiyacı olduğunu göstermektedir. Bunun için vakit kaybetmeden ders öğretmeniyle ve okuldaki ilgili uzman kişilerle veya benzer kurumlardaki görevlilerle görüşüp konuşmak gerekir. Böylece birlikte okuldaki başarısızlığın asıl nedenleri bulunmuş olacaktır. (Despina, Berlin, 7. Sınıf)

***


    Günümüzde artık dünya ülkelerinin çoğunluğu ikidilli ya da çokdillidir. Hatta bazı ülkelerde sadece bir ülke dili olmayıp, aksine birden fazla dil konuşulmaktadır. Sözgelimi İsviçre’de dört tane res-mi dil, Belçika’da 3, Güney Afrika Cumhuriyeti’nde ise 11 resmi dil vardır. Amanya’- da da resmi dilin yanı sıra, insanlar günlük yaşamda Almancanın yanında başka birçok dili konuşmaktadırlar.
    Günümüzde artık, tek dilli büyümek ve yetişmek nerdeyse normal karşılanmamaktadır. Çünkü dünya genelindeki karşılaştırmada sadece tek dille yetişen bireyler artık azınlıkta kalmışlardır. Çocuklar doğumdan itibaren sorunsuz olarak birden fazla dili öğrenebilecek yeteneğe sahiptirler. Doğa onlara anne karnında bile değişik dilleri algılama ve bu dilleri yaşamlarının ilk yıllarında öğrenme yetisi vermiştir.
    Pratik yaşamda da görüldüğü gibi çokdilli olmanın artık bir sorun olmayıp tersine birçok yararlı özellikleri vardır. İki ve daha yazla dil arasında hareket edebilen kişilerin zihinsel olarak daha esnek olduğu araştırmalarla ortaya konmuştur.
    Dil, ussal, zihinsel ve ruhsal işlevlerin bir toplamı olduğundan, çokdilli olanların tekdilli olanlara göre bu bazı alanlarda (zihinsel, ruhsal, ussal) daha avantajlı olduğu gözlenmiştir. Dahası çokdilli olanların beyinlerinin tekdillilerinkine göre daha yavaş yaşlandıklarını ortaya koyan araştırmalar da vardır. Tıpkı çokdillilerin başka dilleri daha kolay öğrendikleri gibi.
    Bu alanda sorulabilecek daha birçok önemli ve ilginç sorular var kuşkusuz. Bunları ve yanıtlarını ele almaya Die Gaste’nin bir sonraki sayısında devam edeceğiz.