|
|
Die Gaste, SAYI: 36 / Mart-Nisan 2015
|
Yunanistan: Zeus, Tiwaz ve Argonotlar
Ozan DAĞHAN
Tanrıların tanrısı Zeus’un egemen olduğu, naiplerini Zeus’un atadığı, isteğinde sofistleri, istediğinde askerleri naip yaptığı, demosun uzun yıllar bu egemenliğe boyun eğdiği bir ülke varmış. “Altın post” denilen iktidar, her zaman Zeus’a ve onun naiplerine aitmiş. Ama tüm zamanlarda iki naipten biri “altın post”ta otururken, diğeri sıranın kendisine gelmesini beklermiş.
Zamanlardan bir zaman, günlerden bir gün, tanrılara ilk kafa tutan Prometheus’un torunları “altın post”u ele geçirmek için bilinmedik bir maceraya çıkmışlar. Kimilerine göre, argonotların, kimilerine göre “radikal solcular”ın bu “altın post”u ele geçirme macerası MS 1988’lerde başlamış.
Parasal olarak da, demos olarak da yoksul olan bu yeni argonotlar, onlarca yıl, bir tarafında Zeus’un “sol” naibi Papandreuo, öteki tarafında Karamanlis’in “altın post” tahtıravallisine rağmen yoksulluklarını ve varlıklarını sürdüregelmişler.
Zeus naiplerinin biri gelip, biri giderken, ülkedeki demokrasi yozlaşmaya başlamış. Yalan, talan ve yolsuzluk başını alıp gitmiş. Demokrasi timokrasiye dönüşmeye başlamış. Ülkeye el atan Zeus’un Avrupalı tanrıları kesenin ağzını açmışlar, isteyene istediği kadar para, pul ve borç vermeye başlamışlar. Ülke bir on yıl içinde gırtlağına kadar borca batmış.
Zamanlardan bir zaman gelmiş, Avrupalı tanrılar, özellikle “gott” Tiwaz (nam-ı diğer Týr), verdikleri paraları geri istemiş. Tiwaz’ın başını çektiği tanrıların gönderdiği paraları tüketen demos için boyun eğmek ya da isyan etmek dışında bir seçenek kalmamış.
Günlerden bir gün, 25 Ocak 2015’-te, yeni argonotlar, demoslarını artırarak ve onların güvenini kazanarak “altın post”u ele geçirirler.
İşte bu andan itibaren Zeus, kendi has adamı IMF’yi “tahsildar” olarak işe koştururken, “gott” Tiwaz, Abendland’ın kasadarını borçları tahsil etmesi için demosun üzerine göndermiş. Kral Aiet’ın, argonotların başı İaosun’a dayattığı şartlara koşut şartlar ileri sürmüşler. Yeni argonotlar, “altın post”taki daha ilk günlerinde Zeus ve Tiwaz’ın tahsildar ve kasadarlarıyla boğuşmaya başlamış. Tahsildar ve kasadarlar, “Nuh demiş, peygamber dememiş”ler. Yeni argonotları (nam-ı diğer Radikal Sol Koalisyon/ Syriza), köşeye sıkıştırmak için ellerinden geleni ardlarına koymamışlar.
Bu durumda, Syriza’nın elinden gelen, ya onların şartlarını kabul ederek demosa verdikleri sözü ve güveni kaybedecekler ya da İason’a yardım eden Medea’nın çıkıp gelmesini bekleyeceklerdir.
Ve tarihler bugünü gösterdiğinde, yeni argonotların “altın post” macerası henüz başlangıç aşamasındadır. Gelecek zaman demos ya da Medea’nın sihrine kalmıştır.
Bizim Yunan mitolojisinden esinlenen mitimiz burada bitiyor. Eğer bugün Yunan mitolojisi yazımı sürüyor olsaydı, hiç şüphesiz Yunan halkını, Syri- za’yı, Yunanistan’ın içine düştüğü borç batağını çok daha iyi anlatacaktı. Biz burada Yunanistan borç krizini, Yunan halkının “tanrılar”a başkaldırışını ve Syriza’nın iktidarın ilk gününden itibaren karşı karşıya kaldığı “Troyka”nın dayatmalarından söz etmeyeceğiz.
25 Ocak’taki seçimlerden zaferle çıkan Syriza’nın macerası 1988’de başlamıştır. İlk girdikleri seçimde (1989) %3 barajını geçemeyen Syriza, 1993 seçimlerinde bir kez daha baraj altında kalmıştır. 1996-2009 döneminde Syriza’nın oyları %3 ile %5 arasında gelip gitmiştir. Yunanistan borç krizinin patlak vermesiyle (2010) iktidardaki Panhelenik Sosyalist Hareket (PASOK) Avrupa Merkez Bankası, IMF ve Avrupa Birliği’nin oluşturduğu Troyka’nın “memorandum”una boyun eğmesiyle birlikte oy kaybetmeye başlamıştır.
2012 Mayıs ayındaki seçimlerde Syriza oyların %16,8’ini alarak ikinci parti haline gelirken, Yunanistan meclisinde hükümet kurulamaması üzerine erken seçime gidilmiş (Haziran 2012) ve Syriza oylarını artırarak %26,9’a yükseltmiştir. Artık bütün dünya, yapılacak yeni bir genel seçimde Syriza’nın iktidara gelmesine mutlak gözüyle bakmaya başlamıştır.
25 Ocak seçimlerinde Syriza oyların %36,3’ünü almasına rağmen tek başına hükümet kuracak milletvekili sayısına ulaşamamış ve Bağımsız Yunanlılar adlı merkez sağdan kopmuş kesimle koalisyon kurarak iktidar olmuştur.
Syriza’nın 1988’de başlayan iktidar mücadelesi 2015’de zaferle sonuçlanırken, Avrupa’da ilk kez “radikal sol” programa ve söyleme sahip bir parti iktidar olmuştur. Bu “radikal sol” iktidardan kendi programına uygun icraatlar yapması beklenirken, Yunanistan’ın içinde bulunduğu borç krizi ve Avrupa’nın “büyük devletleri”nin dayatmaları karşısında “borç ödeme programı” icraatcısı konumuna sürüklenmiştir.
Syriza, borçları ödemeyeceğini ilan etmek ile Troyka’nın borç ödeme “programı”nı kabul etmek arasına sıkışmış durumdadır. Bugün için, ilk raundu Troyka kazanmış görünmektedir. Troyka’nın “memorandum”u “anlaşma”ya dönüştürülerek Syriza’ya dört ay süre verilmiştir. Bu dört ayın sonunda neler olabileceği bugünden belirsiz olsa da, sonuçta Yunanistan’ın kaderi Yunan halkının (demos) elinde olduğu bir süreç olacağı kesindir.
|
“Yunan Hükümeti şu sıralar bankalar ve Avrupa Birliği’nin siyasal karar-alma merkezlerini domine eden seçkin sınıf tarafından bir ölüm kalım mücadelesinin içine hapsedilmiş durumda. 11 milyon Yunan işçinin ve küçük esnafın geçimi ve Avrupa Birliği’nin dirimliliği söz konusu. Eğer iktidardaki Syriza hükümeti AB bankacılarının taleplerine teslim olur ve kemer sıkma programlarını uygulamaya devam etme konusunda el sıkışırsa Yunanistan on yıllar boyu sürecek bir regresyona, yoksulluk dönemine ve sömürgeciliğin egemenliğine girecek. Yunanistan eğer direnmeye karar verirse ve AB’den çıkmaya mecbur kalırsa, uluslararası finansal piyasaların dibe vurmasına ve AB’nin çökmesine neden olarak 270 milyar Euro’luk dış borcu tanımaması gerekecek...
Borcu geri ödememe durumu Avrupa’nın çok ötesindeki kredi kuruluşlarına ve borçlulara sıçrayacak, yatırımcının güveninin sarsılmasıyla Batı’nın finans imparatorluğu bütünüyle sarsılacaktır. Her şeyden önemlisi tüm batı bankalarının Yunan bankaları ile doğrudan ya da dolaylı bağları bulunmaktadır. Bu bağın bir tarafı çökerse bu durum diğer hükümetlerin kaldırabileceğinin çok ötesinde derin bir etki yaratacaktır. Büyük çapta bir devlet müdahalesi gündeme gelecek ve Yunan hükümetinin finansal sistemin idaresini bütünüyle eline almaktan başka çaresi kalmayacaktır.”
(James Petras, The Assassination of Greece, 21 Şubat 2015)
|
|
|
|