|
|
Die Gaste, SAYI: 5 / Ocak-Şubat 2009
|
Berlin Enstitüsü’nden Araştırma: Kurgu mu? Gerçek mi?
Hans Peter FRÜHAUF
Institut für Sozialpädagogische Forschung Mainz e.V.
(ISM)
Kısa bir süre önce, Berlin’de bir enstitü, Almanya’da entegrasyonun durumuna yönelik araştırmasını yayınladı. Kısa ve uzun versiyonlarıyla sonuçları medyaya yansıyan araştırma, huzursuzluğu tetiklemeye neden oldu. Bu alışılmadık bir olay değildir. Kamuoyu, bilimsel bulguların sunumunu her zaman can kulağıyla dinler. O, sonuçların yararlılığına, çalışmanın bilimsel ölçütlere uygun olduğuna güvenerek bunu yapar. Bu güven, ibraz edilen araştırma bağlamında ciddi bir şekilde zedelenmiştir. Yazarlar, incelemelerinde, rağbet görmüş sosyal araştırmalara ve göç araştırmalarına başvurmamışlardır. Esas aldıkları entegrasyon kavramı, bilimsel kategorilerden çok, bir talepler kataloğunu anımsatmaktadır. Son derece vahim sonuçlarla; metinde “suçtan”, “buradaki toplumun ve kültürün içinde çözülmekten” ve de “iyi ve kötü entegre olanlardan” söz edilmektedir. Ayrıntılı betimlemeleri bekleyen kimseler ise hayal kırıklığına uğratılmaktadır. Sistematik hatalar da, steryotiplere yol açmaktadır. Örnek olarak, yazarlar metinde şöyle yazıyor: “Özellikle gençler arasında eğitime olan ilgiyi uyandırmak için, Türk kökenlilere, kalifiye olmanın yararlarını şimdiye kadar olduğundan daha iyi anlatmak gerekmektedir”. Güvenilir araştırmalara rağmen (Alman Gençlik Enstitüsü’nde olduğu gibi- Deutsche Jugend Institut), sadece şu sonuca ulaşan çıkarımlar yapılmakta: Önyargıların güçlendirilmesi.
20 gösterge bazında, göçmen grupların değişik toplumsal alanlardaki durumlarını betimlemeyi amaçlayan, Entegrasyonu ölçmek için Endeks (IMI), Mikrozensus verilerine dayanmaktadır. Mikrozensus ise, bu inceleme alanı için ifade gücüne sahip değildir. Burada, sosyo-yapısal veriler entegrasyon verilerine dönüşmekte, göstergeler de entegrasyon işlevselliği olmadan saptanmakta. Ciddi sonuçlar doğuran bir karıştırma. Geriye kalan tez ise, “kökenin entegrasyondaki başarıda belirleyici olduğudur”, yani sosyal durum, engeller ve ayırımcılık deneyimleri değil (PISA araştırması adeta hiç yapılmamış gibi). Bundan daha kötüsü de, incelenmemiş bir alana yönelik, yani göçmenlerin motivasyonuna yönelik yorumlar yapılmakta ve demagojik iddialar (“Bazılarının sadece eğitim sistemi ile bir sorunları var.”) metin içinde yolundan sapmakta. Peki kamuoyu şimdi neyi biliyor? Onlar öyledir işte, Türkler, Afrikalılar, Güney Avrupalılar. Kneipe müdavimleri bu gelişmeye sevinecekler.
Çeviri: Die Gaste
|
|
|
| |