Die Gaste
İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE
ISSN 2194-2668
DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN İNİSİYATİF
(Initiative zur Förderung von Sprache und Bildung e.V.)


  • 12. SAYI
  • ÖNCEKİ YAZI
    11. Sayı / Mart-Nisan 2010



    Die Gaste 11. Sayı / Mart-Nisan 2010

     
     

    Die Gaste

    İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE

    ISSN 2194-2668

    DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN
    İNİSİYATİF

    Yayın Sorumlusu (ViSdP):
    Engin Kunter


    diegaste@yahoo.com



    Berlin Film Festivalinde
    "Altın Ayı" Ödülünü
    “Bal” Filmi Aldı




    Bal
        BAL:
    Türk-Alman Yapımı, 2010, 104 dakika
    Yönetmen: Semih Kaplanoğlu
    Senaryo: Semih Kaplanoğlu, Orçun Köksal
    Oyuncular: Bora Altas, Erdal Beşikçioğlu, Tülin Özen, Alev Uçarer, Ayşe Altay
    Görüntü Yönetmeni: Barış Özbiçer
    Ses: Matthias Haeb
    Miksaj: Tobias Fleig
    Sanat Yönetmeni: Naz Erayda
    Kurgu: Ayhan Ergürsel, Semih Kaplanoğlu, Suzan Hande Güneri
    Yapımcı: Kaplan Film Yapım
    Ortak Yapımcı: Bettina Brokemper, Johannes Rexin, Heimatfilm Labaratuar: ARRI Münich

    Semih Kaplanoğlu’nun “Yumurta”yla başlayıp “Süt”le devam ettiği Yusuf Üçlemesi’nin son filmi “Bal”, Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülünü aldı. Türk-Alman ortak yapımı olan “Bal” filmi, Arte, ZDF, Eurimages, NRW fonlarını finansmanıyla gerçekleştirildi.
        Yayla turizmiyle ünlenen, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından özel olarak desteklenen Rize-Çamlıhemşin’de çekilen “Bal”ın yönetmeni Semih Kaplanoğlu filmini şöyle anlatıyor:
        “Ormanın çocuk tarafından metaforik algılanışı; özellikle tuhaf sesler, karanlık ve sebebi tam olarak bilinemeyen kıpırtı ve hareketlenmeler, sürtünme ve hışırtılar... Vahşi ormanda gece. Solgun bir ay ışığının ıslak ağaç gövdelerinde ve yapraklarda yarattığı yansımalar, vahşi hayvanların uğultu ve çığlıkları, gece kuşları, aniden çıkan rüzğar, yıldızlar ve bir çocuğun korkularından kurtuluşu.
        Gündüzleri durmadan yağan yağmur, ıslaklık. Ormanın kendine özgü zamansallığı, ışığı ve bütün her şeyi sarmalayan ses atmosferi. Yeşilin onlarca değişik tonu ve hareket halindeki sis. Sonu bir yere çıkmayan patikalar, Yüksek ağaçların üzerinde unutulmuş el yapımı kovanlar. Ve aniden ortaya çıkan ve her biri bir azize benzeyen balcılar.
        Ormanın kenarında çay bahçeleri, çay tarımı yapan kadınlar. Gençlerin terk ettiği için yanlızca yaşlıların yaşadığı hayalet kasabalar, köyler.
        Babanın kaybı ve bu kaybın anne-oğul ilişkisinde yarattığı duygular. Doğanın karşısında hayatın geçiciliği. Bir dağ köyünün ilkokulunda alfabeyi öğrenmek, çocukların modern dünya ile tek bağlantıları olan televizyonda izledikleri ile içinde bulundukları yaşantının uzlaşmaz farklılıkları.
        Babaanneden aktarılan kökene ve maneviyata ilişkin hikaye ve bilgiler, hurafeler, korkutucu öyküler. Ölüme hazırlanan yaşlı kadınla hayata hazırlanan oğlan çocuğununun arasında gidip gelen ve bir türlü birbirine değmeyen konuşmalar, sorular, sessizlikler.”
        Kaplanoğlu, ödül töreninde yaptığı konuşmada, Berlinale'ye, ödülü kendilerine layık gören jüriye, televizyon kanallarına, kendisini destekleyen annesi Semra ile eşi, Taraf gazetesi yazarı Leyla (İpekçi) Kaplanoğlu'na teşekkür etti.