|
13. Sayı / Temmuz-Ekim 2010 |
Die Gaste
İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE
ISSN 2194-2668
DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN İNİSİYATİF
Yayın Sorumlusu (ViSdP): Engin Kunter
diegaste@yahoo.com
|
İkidilli Yetiştirmek Ebeveynlere Öneriler [Zweisprachige Erziehung – Empfehlungen für Eltern]
Dr. Anja LEIST-VILLIS
Yakınlarınızda, çocuğunuzun iki dilde de teşvik edilebileceği ikidilli bir anaokulu olup olmadığına bakınız. Tek dilli anaokullarında ve okullarda ortam dilinin egemenliği, çocuğunuz açısından anadilinin önemini yitirmesine neden olabilir. İkidilli birimler de ise, her iki dil de eşit olarak desteklenmektedir. Ayrıca burada, çocuklarını ikidilli yetiştiren ailelerle ilişki olanakları doğmakta ve bilgilenme açısından karşılıklı görüşme olanakları ortaya çıkmaktadır. Ne yazık ki, bugün çok az sayıda ikidilli anaokulu ve okullar mevcuttur, sizin bunu değiştirme olanaklarınız sınırlıdır. Yine de deneyebilirsiniz, örneğin aile inisiyatiflerinde girişimde bulunarak ya da oturduğunuz yeri bu birimlerin yakınlarında seçerek. Eğer yalnızca tek dile odaklı bir anaokuluna ulaşabiliyorsanız, çocuğunuzu kaydetmeden önce orada ikidilliliğe nasıl yaklaşıldığını özellikle sorunuz.
Eğer ebeveynler farklı bir anadiline sahipse ya da yaşadıkları ülkenin dilinden farklı bir dil kullanıyorlarsa, çocuklarının ikidilli büyüyebilmesi için büyük fırsatlar bulunmaktadır. Anne ve baba sürekli olarak onunla anadilini konuşacaklar, ardından eşin ya da ülkenin dili gelecektir – bu ilk bakışta basit görünmektedir. Günlük yaşamda ise, bu ilkenin pratik uygulaması bir dizi güçlüklerle karşılaşır. Birçok ebeveyn gelinen durumdan memnun değildir ve geçmişe bakarak bunu daha iyi yapmaları gerektiğini düşünmektedir. Bu açıdan ebeveynlerin çoğunu tutarsızlık değil, daha çok bunun bilinçsiz ve istemeyerek gerçekleşmiş olması rahatsız ediyor.
Bu nedenle temel öneri kesin ifadeyle şu değildir: Ne pahasına olursa olsun tutarlı olun! Tersine, ikidilli eğitimi, öznel yaşam koşullarınıza uygun olan biçimde şekillendiriniz. Þu durumlarda erken zamanda bilinçli kararlar veriniz:
– Hangi dili çocuğunuzla konuşabileceğinize ve konuşmak istediğinize karar veriniz. Bu dil, kendinizi en derinden bağlı hissettiğiniz ve en iyi biçimde egemen olduğunuz dil –büyük olasılıkla kendi anadiliniz– olacaktır.
– Çocuğunuzun ikidilli gelişimine ilişkin beklentilerinizi formüle ediniz: Olabildiğince her iki dile de iyi biçimde egemen olmasını mı istiyorsunuz, yoksa iki dilden birinde temel bilgileri edinmesi yeterli midir?
– Beklentilerinizi gerçekçi bir temele dayandırınız: İnsanlar iki dili nadir olarak kusursuz düzeyde edinebilirler. Ortam dili olmayan bir dili edinmek, bu dili temsil eden ebeveynlerden birinin temel rolü üstlendiği yorucu bir süreç olabilir –bu amacın gerçekleşmesi büyük ölçüde ona bağlı olmaktadır. Ama diğer ortamlar ve anaokulu gibi başka etmenler de çocuğunuzun ikidilli gelişimini etkileyebilir.
– İkidilli eğitimde kişisel kararlılığınızın kendi açınızdan ne kadar önemli olduğunu düşününüz. Bu beklentilerinizle bağlantılıdır: Çocuğunuzun anadilini çok iyi konuşabilmesi mi sizin için çok önemlidir, yoksa çocuğunuzun bu dili edinmesi gerekliliğini kavraması mı sizin için önemlidir? Bu, özellikle, kararlı bir biçimde çocuğunuzla bu dili konuştuğunuz zaman yanıtlanabilir. Ama kendinizi ve çocuğunuzu gereğinden çok baskı altına almayınız! Kararlı olmamanın kendisi, gerçekte yaşayan ikidilliliğin bir ifadesidir ve çocuğunuzla iletişimde her iki dili de kullanmanız çok doğaldır. Bununla birlikte çocuğunuz için ikidilli bir örneksinizdir. İkidilliliğinizi canlı, doğal ve olumlu duyumsadığınız ve örnek olacak biçimde onu yaşadığınız takdirde, çocuğunuzu motive edeceksinizdir. Sonunda, bir yanda anadilinizi kullanma gerekliliğini yaratmak ile dillerinize canlı-doğal / pratik yaklaşım arasında bir ölçüm yapmak söz konusudur. Bu tür anlaşmaları çocuğunuzla da birlikte görüşüp kararlaştırabilirsiniz. Kendi memnuniyetiniz için önemli olan, bu kararları tamamen bilinçli olarak almış olmanızdır!
– Kararsız kaldığınız durumları tahlil ediniz. Genelde bunlar, istemsiz olarak kararsızlığa yol açan dışsal etmenlerdir. Þunların tekrar tekrar üzerinde düşünülmesi önemlidir: Hangi durumlarda çocukla ortam dilini konuşmak gerçekten gerekli oluyor? Anadilinizi, onu anlayamayan kişilerin yanında konuşmanın nezaketsizlik olduğunu mu, yoksa –fiilen uygulanan veya öznel duyumsanan– çevre baskısı nedeniyle mi konuşamadığınızı düşünüyorsunuz? Kimi durumlarda, örneğin zaman faktörü gibi bazı pratik nedenler eğitim ilkesine uyulmasından daha mı önemlidir?
– Çocukların çoğu dillerden birini kullanmayı reddettikleri aşamalardan geçerler. Genelde bu tutum, kararlılığınızla karşılıklı bir bağlantı içerisindedir: Çocuğunuzla bir anadilini, bir ortam dilini konuşuyorsanız, çocuğunuz açısından anadilinin önemi anlaşılamaz. O şöyle düşünür: Bu dili neden konuşayım ki? Çocuk sizinle diğer dilde konuşuyorsa, büyük olasılıkla siz artık çocuğunuzla anadilini giderek daha az konuşuyorsunuzdur – karşılıklı bağıntı! Kısa sürede çocuğunuzun karşıt tutumuyla nasıl ilgilenebileceğinize ve ilgilenmek istediğinize ilişkin bir strateji düşününüz ve bunu en azından çocuğunuzun ilk yıllarında sürdürmeye çalışınız.
– Siz ortam dili olmayan bir dili ve eşiniz ortam dilini mi konuşuyor? Hiç olmazsa ondan kendi dilinizdeki temel kuralları edinmesini isteyiniz. Çünkü eğer eşiniz çocuğunuzla ne konuştuğunuzu anlarsa, o zaman herşeyi çevirmek zorunda kalmazsınız ve aile içinde ortam dilinin egemenliği ve böylece kararlılığın uygulanması açısından güçlükler azalır.
– Toplumsal çevrenizin hoşgörüsünü kazanmaya çalışınız. Arkadaşlarınızla, akrabalarınızla, komşularınızla çocuğunuzun anadilinin ve ikidilliliğinin sizin açınızdan ne denli önemli olduğunu konuşunuz. Suçluluk duymadan onların karşısında çocuğunuzla bu dili neden konuşmak istediğinizi anlatınız.
– En sık karşılaşılan önyargıların içeriklerine kafa yorunuz, böylece hazırlıklı olursunuz ve onlara nesnel olarak karşılık verebilirsiniz: “İkidilliliğin fazla yük teşkil ettiğine yönelik bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Tersine kanıtlar çokça vardır. Ama dışarıdan gelen olumsuz tepkiler durumumuzu elbette zorlaştırıyor.” Kendiniz için ikidilliliğin ne kadar önemli olduğunu bilincinde olunuz ve bir ailenin çocuklarıyla anadillerini konuşmalarının dünyanın en doğal olayı olduğunu biliniz. Bu bilinçle önyargılara karşı çıkmak çok daha kolay olacaktır. Çoğu kez kanınız açısından sadece şunları ifade etmek yeterlidir: “Benim için çocuğumla kendi anadilimi konuşmak çok doğaldır!” ya da “Elbette benim için en değerli dil kendi anadilimdir – sizin için kendi anadiliniz değil mi?”
– Özellikle ikidilli olan ya da çocuklarını ikidilli eğiten insanlarla iletişim kurmaya çalışınız. Onlar birer rehber rolü üstlenebilirler, çünkü ikidilli eğitimin güzel ve zor yanlarını bilirler. Onlarla karşılıklı iletişim hoş ve faydalıdır – ve onların bulundukları ortamda ikidillilik çok olağan bir şeydir. Ortam dilini konuşmayan, başka ifadeyle çift uluslu evliliklerde yaşayan kişilerle iletişimi, örneğin yabancı ülkelerdeki topluluklarla ya da bir aile-çocuk grubu oluşturarak kurabilirsiniz.
– Yakınlarınızda, çocuğunuzun iki dilde de teşvik edilebileceği ikidilli bir anaokulu olup olmadığına bakınız. Tek dilli anaokullarında ve okullarda ortam dilinin egemenliği, çocuğunuz açısından anadilinin önemini yitirmesine neden olabilir. İkidilli birimler de ise, her iki dil de eşit olarak desteklenmektedir. Ayrıca burada, çocuklarını ikidilli yetiştiren ailelerle ilişki olanakları doğmakta ve bilgilenme açısından karşılıklı görüşme olanakları ortaya çıkmaktadır. Ne yazık ki, bugün çok az sayıda ikidilli anaokulu ve okullar mevcuttur, sizin bunu değiştirme olanaklarınız sınırlıdır. Yine de deneyebilirsiniz, örneğin aile inisiyatiflerinde girişimde bulunarak ya da oturduğunuz yeri bu birimlerin yakınlarında seçerek. Eğer yalnızca tek dile odaklı bir anaokuluna ulaşabiliyorsanız, çocuğunuzu kaydetmeden önce orada ikidilliliğe nasıl yaklaşıldığını özellikle sorunuz.
– Önerilere eleştirel yaklaşınız. Birileri sizden daha eğitimli görünse de, bu, o kişinin doğrudan tüm ikidilli gelişim ve eğitim süreçleri hakkında daha iyi bir bilgiye sahip olduğu anlamına gelmez. Unutmayınız ki, sonunda, bireysel koşullar çerçevesinde çocuğunuzun ikidilli gelişimi ve eğitiminde asıl uzman olan sizsiniz. Hiç kimse bunu sizin kadar iyi bilemez – bu nedenle asla genel yargılar tarafından (“En iyisi çocuğunuzla Almanca konuşun...”) güveninizin sarsılmasına izin vermeyiniz!
– Çocuğunuzun dil edinimini doğumdan itibaren destekleyiniz! Sağlıklı çocuklar dili adeta kendiliğinden öğrenirler. Bunun için özel bir desteğe gereksinimleri yoktur. Dilin önemli rol oynadığı bir çevre ise, belirleyici bir öneme sahiptir. Böylece siz ebeveynler olarak, çocuğunuzun dilsel gelişimi açısından en büyük sorumluluğu taşımaktasınız! Çocuğunuzun dilsel gelişimini, dil, vücut dili ve mimik ile iletişim kurarak, dile bir oyun gibi yaklaşarak, dil kullanımından zevk alarak ve bunu yansıtarak, çocuğunuzla defalarca konuşarak ve dil açısından iyi bir örnek olarak en iyi siz destekleyebilirsiniz.
Dr. Anja Leist-Villis yıllardır ikidilli gelişim ve eğitim süreçlerini araştırmaktadır. Düzenli olarak bu konuda bilgi attırmaya yönelik eğitim vermekte ve aile toplantıları düzenlemektedir. Villis, www.zweisprachigkeit.net ve www.sprachfoerderung.info internet sitelerinin ve de “Elternratgeber Zweisprachigkeit. Informationen und Tipps zur zweisprachigen Entwicklung und Erziehung von Kindern” (Stauffenburg Verlag) adlı kitabın yazarıdır.
|
|
|