Die Gaste
İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE
ISSN 2194-2668
DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN İNİSİYATİF
(Initiative zur Förderung von Sprache und Bildung e.V.)


  • SONRAKİ YAZI
  • ÖNCEKİ YAZI
    13. Sayı / Temmuz-Ekim 2010



    Die Gaste SAYI: 13 / Temmuz-Ekim 2010

     
     

    Die Gaste

    İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE

    ISSN 2194-2668

    DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN
    İNİSİYATİF

    Yayın Sorumlusu (ViSdP):
    Engin Kunter


    diegaste@yahoo.com



    Son Kullanım Tarihli
    Alman Yurttaşlığı mı?


    Dr. Andreas KAMPHENKEL





        2008 başından sonra 18 yaşını dolduran ve Alman pasaportu ya da başka bir ülkenin pasaportuna sahip olan yabancı ailelerin çocukları, iki uyruktan biri için karar vermek zorundadır. Onlar kent yönetiminden mektup alacaklardır. Karar vermek istemeyenler veya mektubu umursamayanlar 23. doğum gününde büyük olasılıkla içinde aşağıdaki söylemlerin geçeceği başka bir mektup alacaklardır:” Sizi kutluyoruz! Alman yurttaşlığınızı bugünden sonra kaybetmiş bulunuyorsunuz.”
        Burada sözkonusu olan ve 1999 tarihli Yurttaşlık Yasasıyla (StAG) uygulamaya konulan düzenlemeye kısaca “seçme zorunluluğu” (Optionszwang) denmektedir. Bu duruma nasıl gelindi?
       
        Ön Gelişmeler

        1998 ‘den beri Federal Hükümeti oluşturan SPD ve Yeşiller koalisyonu yurttaşlık yasasının özünden yenilenmesini amaçlamıştı. Alman Ýmparatorluğundan kalma yurttaşlık yasası çağcıl Avrupa düzeyine çıkarılmalıydı. Almanya çoktandır Avrupa bütünleşmesine/uyumuna katılan bir göçmen ülkesi olmuştu, ama (geçerlikte olan) eski yasa türdeş Alman kökenli yurttaşlardan oluşmuş bir devletten yola çıkıyordu. Böylece eski yurttaşlık anlayışı soydaşcı-ulusaldı ve yerini aydınlıkçı-cumhuriyetçi bir anlayış almalıydı. Eski yurttaşlık yasası uyarınca ilke olarak yalnız Alman ana-babadan olan çocuklar ancak Alman olabiliyordu; bu ise “kandaşlık hakkı/hukuku” demektir. Bunun yerini “doğum yeri ilkesi” almalıydı: Anlam olarak Almanya’ da doğan çocuklar, yabancı ana-babadan olmuş ve böylelikle diğer bir ülkenin yurttaşlığını edinmiş olsalar da Alman yurttaşlığını elde edebilecektiler. Alman yurtaşlarının çok-uyrukluğunun ilke olarak önlenmesi yerine çok- uyrukluk giderek daha benimsenmeliydi. Bunun ötesinde yabancılar, Alman yurttaşı olabilmek için artık 15 yıl beklememeliydiler. Bu süreç 8 yıla indirilmeliydi.
        Bu reform tasarıları 1998/1999’da CDU/CSU ve FDP muhalefetinin aşırı direnişiyle karşılaştı. Özellikle, SPD ve Yeşiller tarafından yönetilen Hessen’deki eyalet parlementosu seçimi döneminde CDU, Roland Koch başkanlığında çift yurttaşlığa karşı bir imza kampanyası düzenledi. Bu kampanya “sokakta” açıkça yabancı düşmanlığına dönüştü. CDU standlarında “Burada nereye yabancılara karşı imza atabilirim?” diye soruluyordu. Bu Kampanya CDU saflarında bile populistlikle ve sorumsuzlukla eleştiriliyordu. Buna rağmen Roland Koch bu sayede az farkla eyalet parlementosu seçimini ve Hessen Eyaleti’ni de CDU için kazandı.
        Federal Senato’ daki çoğunluk-azınlık oranları değişti. CDU/CSU ve FDP Eyaletler Parlementosu’nda çoğunluğu elde etti. Böylece SPD/Yeşiller yönetimindeki Federal Hükümet, FDP çıkışlı “seçme zorunluluğu” tasarımıyla uğraşmak zorunda kaldı. O doğrultuda muhalefet partileri (CDU/CSU ve FDP) Federal Hükümeti şu seçeneğe zorluyordu: ya “seçme zorunluğu” ya da yurttaşlık yasasının çağdaşlaştırılması gündem dışı! Amaçlanan yasa tasarımının özünden olabildiğince çok bölüm “kurtarabilmek” için sonuçta yeni yurttaşlık yasasına “seçme zorunluluğu” eklendi.
       
        Yurttaşlık Yasası ve
        Seçme Zorunluğu

        Asıl yasal değişim § 4’te yatmaktadır. Yabancı ailelerin Almanya’ da doğan çocukları 2000 yılından sonra Alman yurttaşlığını edinebilirler. Diğer önemli bir yasal değişim § 40’tır. Alman yurttaşlığını “doğum yeri ilkesi” üzerinden elde eden 1. grup çocuklar yanında bir de 2000 yılında onuncu yaşlarını doldurmamış olan ve yurttaşlığı “dilekçe üzerinden” alan 2. grup vardır. § 29 en başta, yukarda açıklanan her iki grup için geçerli olan “seçme zorunluluğunu” içermektedir. Madde 5 uyarınca belirtilen, yerel yönetimlerin gençlere gönderdikleri bir mektuptur. § 29 ayrıca Alman yurttaşlığının yitirilmesi yanında, 3. ve 4. maddelerde Alman yurtaşlığının korunması olanağına da değinmektedir. Ama bu olanaktan, Türk pasaportlu gençlerin oluşturduğu sözkonusu olan en büyük grup genelde yararlanamayacaktır. Ýkinci pasaportlu/yurttaşlığı “koruma iznini” daha sonra bir daha konulaştıracağız.
       
        Yasa Özetleri

        § 4, madde 3 yurttaşlığın edinimi
    :
        Yabancı ailelerin yurtiçinde doğan bir çocuğu Almanya yurttaşlığını elde eder, eğer ana babadan biri
        1. sekiz yıldan beri yasal olarak devamlı yurtiçinde kalıyorsa ve
        2. onun süresiz bir oturma hakkı varsa. (§ 4 Absatz 3 Yurttaşlık Yasası - StAG)
        § 40 b çocuklar için geçici düzenleme:

        Yasal olarak düzenli ikameti 1 ocak 2000’de yurtiçinde olan ve 10. yaşını daha tamamlamamış olan bir yabancı dilekçe üzerinden yurttaşlığa alınır, eğer doğumu sırasında (§ 4 Abs. 3 Satz 1)’in öngördüğü koşullar var idiyse ve varlıklarını sürdürüyorsa.
        § 29, madde 1 yurttaşlığın yitirilmesi:

        Yurttaşlığı 31 Aralık 1999’dan sonra § 4 Abs. 3 veya § 40 b uyarınca elde eden ve yabancı bir yurttaşlığı da bulunan bir Alman yasal rüştünü <18. yaş> kazandıktan sonra madde 5 uyarınca belirtilenlere göre Alman yurttaşlığını mı yoksa yabancı yurttaşlığı mı sürdürmek istediklerini bildirmek zorundadırlar. (...)
        § 29, madde 2:

        Madde 1’e göre bildirmekle yükümlü olanlar, yabancı yurttaşlıklarını sürdürmek istediklerini açıklamalarıyla Almanya yurttaşlığını, bildirinin ilgili daireye ulaşmasıyla kaybederler. Ayrıca o, 23 yaşını tamamlanmasına kadar bir bildirimde bulunulmazsa da kaybedilir.
        § 29, madde 3:

        Madde 1’e göre bildirmekle yükümlü olanlar, Almanya yurttaşlığını sürdürmek istediklerini açıklamalarıyla,yabancı yurttaşlığın terk veya kaybını kanıtlamakla yükümlüdürler. Bu kanıt 23 yaşın tamamlanmasına kadar bildirilmezse Almanya yurttaşlığı kaybedilir. (...)
        (...) Þu koşulla ki, eğer Alman yurttaşı önceden bir dilekçe üzerinden ilgili daireden Alman yurttaşlığının korunmasına yönelik yazılı bir izin sağlamışsa sözkonusu yurttaşlığı kaybetmez (Koruma izni). (...)
        § 29, madde 4:

        Madde 3 uyarınca ‘’koruma izni’’ –yabancı yurttaşlığın terki veya kaybı olanaksız veya çok güç olduğu durumlarda– verilmek zorundadır. (...)
       
        ”Seçme Zorunluluğu” Üzerine

        İlk grup, anne veya babası yabancı olan ve anne veya babası 01.01.1982’den beri yasal olarak Almanya’da bulunan gençlerdir. Bunlar 01.01.1990’dan sonra doğmuş ve dilekçe üzerine Alman yurttaşlığını edinmiş olan gençlerdir.
        Aileleri o tarihte 8 yıldan beri yasal olarak Almanya’da kalmaktadır. Yeni yurttaşlık yasasının yürürlüğe konduğu gün olan 01.01.2000 tarihinde sözkonusu çocuklar 10 yaşında demektir. Bu tarihte aileleri 18 yıdır yasal olarak Almanya’da bulunmaktadır. Bu gençler 18 yaşını tamamlayıp yasal reşitlik kazandıklarında 01.01. 2008’den sonra iki yurttaşlıktan birisini seçmek zorundadırlar. Bu tarihte aileleri 26 yıldır yasal olarak Almanya’da kalmaktadır. Ýlk olarak 01.01.2013 tarihinde 23 yaşını tamamlamalarıyla yurttaşlığın yitirilmesi tehlikesiyle karşılaşacaklardır. O tarihte aileleri 31 yıldır yasal olarak Almanya’da yaşamış olacaklardır. 31 yıldır yasal olarak Almanya’da yaşamış olan bir ailenin çocukları böylece 23 yaşında Alman yurttaşlığını yitireceklerdir. Bu, şu anda geçerli olan “seçme zorunluğunun” kaçınılmaz sonucudur.
        Bu durum çok yüksek sayıda bir insan kitlesini ilgilendirmektedir. Federal hükümetin verilerine göre 1990 ile 1999 arası doğumlularda (yurttaşlığı “dilekçe üzerine” edinenenler) 49.121 kişi olup ondan sonraki yıllarda ise (yurttaşlığı “doğumla” edinenler) bu sayı katlanarak 2006 yılı doğumlularına kadar toplam 319.473 kişiyi bulmaktadır. 1990 ile 1999 arası doğumluların %68’i Türk kökenli ve %14,5 ise ana-babası Balkan devletlerinden göçenlerdir.
       
        “Seçme zorunluluğunun” açtığı
        haksızlıklar ve ona karşı savlar

        “Seçme zorunluluğu” salt yabancı ana-babalı gençleri hedef aldığından, Alman kökenli gençler karşısında ayrımcılığa yol açmaktadır. Bu üstelik yabancı ana-babalı gençler arasına da adaletsizlik getirmektedir: Hiçbir olumsuz katkıları olmaksızın bu gençlerin bir bölümünün yurttaşlık yasasının § 29, madde 4’ ü uyarınca yabancı pasaportlarını koruma hakkı –diğer gençlerin varken– bulunmamaktadır. Başka bir AB ülkesinin pasaportu olanlar, örneğin Bulgaristan veya Ýsviçre pasaportu, onları Alman pasaportu yanında koruyabilmektedirler. Yasaları, kendi yurttaşlığından çıkarma öngörmeyen devlet yurttaşlığı için, örneğin Arjantin, aynısı geçerlidir. Eğer pasaportu sahiplenen yabancı bir devlet resmen yurttaşlıkttan çıkarmayı öngörüyor, ama eylemde çoktandır uygulamıyorsa, örneğin Suriye, aynısı geçerlidir. Çağcıl/batıcıl ilkelere göre –hem yasa hem de eylemde– dilekce üzerine yurttaşlarını uyruğundan çıkarabilen bir yabancı devletin, örneğin Türkiye, pasaportuna sahip olan “şanssız” kişiler ikinci pasaportlarını geri vermek zorundadırlar, ola ki Alman kalmak istesinler. Bunlara karşın çift uyruklu ailelerden olan gençler için “seçme zorunluluğu” geçerli değildir. Ana-babadan en az birisi Alman olan çift uyruklu ailelerden olanlar iki pasaporta da sahip olabilirler.
        “Seçme zorunluluğuna” ve olumsuz etkilerine karşı çok şeyler söylenebilir. En önemli argumanları şöyle sıralayabiliriz:
        – “Seçme zorunluluğu” yetişmiş ve oraya kök salmış, ama aynı zamanda ailerinin anayurduna ekinsel ve duygusal olarak bağlı olan gençler, verecekleri kararla ülkelerden birini diğerine karşı tercih etmek zorundadırlar (kimlik bunalımı).
        – Alman olarak kalma durumunda olan gençlerden, kendilerini anayurtlarıyla kimlikleyen ana-babalarına karşı seçim yapmaları istenmektedir ( aile içi sıkıntılar).
        – Gençlerin genelde gelecekte de Almanya’ da yaşayacak olmalarına rağmen, onlar yurttaşlık kaybıyla seçme ve seçilme haklarını, toplumsal ve ekonomik haklarını yitirip 2. sınıf yurttaş olacaklardı (hakların yok olması).
        – “Seçme zorunluluğu” sonucu gençlerin tedirgin edilmeleri ve dışlanmaları, hakların yitirilmesi yapıcı değil bozucudur (kontraproduktiv), çünkü uyum/entegrasyon saygınlık ve eşitlik ister, sürekli toplumsal paylaşımdan dışlanan 2. sınıf yurttaş istemez (uyum için bir zehir).
        – Toplumun giderek yaşlanması ve uzman işgücü açığı bakımıdan Alman toplumu, burada yetişen gençlerin kendisine yabancılaşmasını umursamak zorundadır (Almanya’nın öz çıkarı).
        Alman yurtaşlığıyla kazanılan bir Avrupa pasaportu hakkının önemi büyüktür. Onun üzerinde en başta “Avrupa Birliği” yazılıdır. Bu, bir gencin Alman pasaportuyla birlikte aynı zamanda bir AB yurttaşının bütün haklarının kaybı demektir: AB üyesi bütün ülkelerde yerleşme ve çalışma özgürlüğü, meslek eğitimi ve yüksek öğrenim özgürlüğü gibi. Üstelik Avrupa pasaportu dünya çapında yolculuğu kolaylaştırmaktadır. Yabancı yurttaşlıktan çıkışın genelde gidersiz olmadığı unutulmamalıdır.

        Seçme zorunluluğuna karşı öncül çıkışlar/insiyatifler

        Geçmişte Yeşiller, SPD ve Sol Parti tarafından federal meclis ve senatoda "Seçme zorunluluğunun " kaldırılması için defalarca öncül çıkışlar yapılmıştır. En son olarak 27.01.2010 tarihli yeşillerin yasa tasarısı olmak üzere bütün bunlar CDU/CSU yüzünden sonuçsuz kaldı. Geçen yılki seçim kampanyasında çift yurttaşlığın daha çok kabulü doğ rultusunda tutum sergileyen FDP, koalisyon antlaşmasında "Seçme zorunluluğunun" ancak yaşanan deneyimlerle yeniden gözden geçirebileceğini benimsetebildi.
        Çift pasport için parlamento dışı bir kampanya –aynen bütün siyasal partilerden ünlü kişilerin "Wider den Optionszwang" (www.wider-den-optionszwang.de) çağrısı gibi- dile getirilen gerekçelerden çok gereklidir.
       
        Çeviri Mehmet-Emin Saltık