|
14. Sayı / Kasım-Aralık 2010 |
Die Gaste
İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE
ISSN 2194-2668
DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN İNİSİYATİF
Yayın Sorumlusu (ViSdP): Engin Kunter
diegaste@yahoo.com
|
Sempozyum ‘10 Açılış Konuşmaları (Özet)
Eğitim Bakanı Sylvia Löhrmann, açılış konuşmasınıda, Federal Eyalet Eğitim Bakanlıkları‘nın (KMK) son görüşmelerinde entegrasyon konusuna ağırlık vermeyi ve göçmen kurumlarıyla sürekli diyalog içerisinde bulunma isteğini dile getirdiklerini vurguladı. Entegrasyon ve göçün şekillendirilmesinde okulun önemli bir görev üstlendiğinin saptandığını ve anadilini korumak üzere eyaletlerin kendi bölgelerinde anadillerinin durumunu araştıracaklarını belirtti.
Entegrasyon tartışmalarına ilişkin düşüncelerini açıklayan Löhrmann, “uzun göç tarihi, göçmenlerin geldikleri toplum içerisinde yerleşebilmeleri ve açılabilmeleri için birkaç kuşağın geçmesi gerektiğini göstermektedir. ABD’ye göçen İtalyanlarda, İrlandalılar ve Almanlarda bu neredeyse beş kuşak sürmüştür. Elbette bu entegrasyon süreci politika tarafından düzenlenmeli ve politika bu sürece etkin olarak eşlik etmelidir.” diyerek, birlikte yaşama ilişkin sorunların, geçmişte böyle bir yol izlenilmediği için ortaya çıktıklarını vurguladı. Son entegrasyon tartışmalarına dayanarak hala bazı politikacıların üstü örtülü ırkçı ve yabancı düşmanı söylemlerle kışkırtmalara devam ettiklerini ve düzenli bir entegrasyon sürecini ciddi biçimde engellediklerini sözlerine ekleyen Löhrmann, bu kesimlerin müdavim masalarını tekrar ele geçirmekten mutlu olmalarını açıklamaları karşısında üzüntü duyduğunu belirtti.
Sylvia Löhrmann konuşmasında göçmen çocuklarının eğitimdeki başarısızlık oranlarına ve dil sorunlarına geniş yer vererek, çocukların büyük bölümünün notlarında ve mezuniyetlerinde sorun yaşadıklarını ve Almancadan kaynaklanan dil yetersizliğinin ve ailelerin ekonomik durumunun bu bağlamda önemli bir rol oynadığını vurguladı. Ailenin eğitimli olmamasını ve çocukların erken yaşta teşvik edilememelerini neden gösteren Löhrmann, devletin bu yönde görev ve sorumluluğu bulunduğunu, eyalet hükümeti olarak da anaokullarında sistematik biçimde dilin nasıl daha iyi desteklenebileceğini düşündüklerini belirtti. Özellikle anadili derslerinin sayısı ve niteliği bakımından eyalet hükümetinin daha başarılı olması gerektiğini söyleyen Löhrmann, Duisburg-Essen Üniversitesi Türkistik Bölümü’nde ilkokullar için Türkçe dersi öğretmenleri yetiştirilmesini talep ederek şöyle konuştu: “Saygıdeğer rektör yardımcısı, bu nedenle, ‘açık bir ima ile’ Duisburg Essen Üniversitesi’ne işaret ediyorum. Eyalet hükümeti ilkokulda Türkçe anadili dersleri için üniversitede bir yönetmelik oluşturulmasını istiyor. Böyle bir imkan sunarak ilkokullarda anadili derslerine önemli boyutta değer kazandırabilirsiniz.”
Sylvia Löhrmann, uzun süreli birlikte öğrenime de değinerek, ilkokulun sonunda çocukları ayırmanın uygun olmadığını, Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde de öğrencilerin daha uzun süre birlikte okumalarını istediklerini belirtti ve Goethe’den yaptığı, “Kabul etme kültürüne ihtiyacımız var, razı olmak hakaret etmektir.” alıntısıyla konuşmasını tamamladı.
Duisburg Essen Üniveristesi’ni temsilen konuşma yapan rektör yardımcısı Prof. Dr. Ute Klammer, sempozyumun güncel entegrasyon tartışmalarıyla daha da önem kazandığını ve toplantı konularının gündemden etkilenmeden titizlikle irdelenmesi gerektiğini belirtti.
Konuşmasında dil ve dil ediniminin sempozyumda temel konular olduğunu vurgulayan Klammer, Almanca bilmenin, göçmenlerin toplumsal yaşamı açısından belirleyici bir yere sahip olduğunu ifade ederek, anadiline hakim olunamamasından kaynaklanan sorunlara ilişkin şunları söyledi: “Anadili edinci de, ikinci bir dili ya da gelinen ülkenin dilini öğrenebilmek için yeterli düzeyde değil. Ve bu nedenle anadilinin öğretilmesi çok önemli bir konudur ve kanımca böyle önemli bir konuyu sadece ailelere bırakamayız.”
Duisburg Essen Üniversitesi’nin göç ve entegrasyon alanına etkin olarak yöneldiğini ve şu anda üniversitede okuyan öğrencilerin dörtte birinin göç kökenli olduğunu anımsatan Ute Klammer, Türkçe Öğretmenliği (Turkistik) ve İkinci Dil Olarak Almanca bölümleri başta olmak üzere, göç kökenli öğrencilere çok yönlü imkanlar sunulduğunu dile getirdi.
Klammer, sürekli eksiklere odaklanmadıklarını, üniversitede çok başarılı akademisyenlerin yetişmekte olduğunu ve bunun diğer göçmenleri cesaretlendirdiğini söyledi.
Sempozyum açılış konuşmalarında,Türkiye ve Uyum Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Hacı Halil Uslucan, başkanlığına yeni atandığı kurumun artık entegrasyon alanında da araştırmalara ağırlık vererek, tüm göçmenlere yönelik çalışmalar yürütüleceğini açıkladı. Uslucan, hem kurum olarak hem de Duisburg-Essen Üniversitesi’nde oluşturulan yeni bölümde, çeşitli göçmen gruplarının farklı başlangıç fırsatlarını, imkanlarını ve motivasyonlarını karşılaştırarak, farklı grupların entegrasyon düzeyleri ve bunun nedenleri hakkında daha sağlıklı görüşler sunmak ve kamuoyu tarışmalarına bu şekilde katkıda bulunmak istediklerini belirtti. Göçmen toplumu bağlamında gündeme gelen ve güncelliğini koruyan “enteg- rasyonu reddedenler” kavramına da değinen Prof. Dr. Uslucan, “Burada bir motivasyon sorunu olduğu izlenimi yaratılmaktadır. Sanki topluma katılmamak için çaba ve ilgi gösteren gruplar varmış gibi.” diye konuştu. Çoğunluk toplumun ve önde gelen üyelerinin tolumsal süreçleri önemli ölçüde etkileyebildiğini vurgulayan Uslucan, kendilerini sunma tarzları, söylemleri ve toplumsal değişim üzerindeki etkileri açısından onların norm oluşturan ve normları pekiştiren bir işlevleri olduğunu, bu nedenle de sorumlulukları bulunduğunu kaydetti.
Sempozyumun açılış konuşmacıları arasında yer alan Almanya Türk Toplumu (TGD) Başkanı Kenan Kolat, Merkez Bankası Yönetim Üyesi Thilo Sarrazin ile gündeme gelen ve giderek politik bir söyleme dönüşen göçmen karşıtı görüşlere istinaden, artık Almanya’da ırkçılık hususunda yeni bir tartışma başlatılmasının zorunlu olduğunu belirterek sözlerine başladı. Irkçılığın toplumun merkezine yerleştiğini vurgulayan Kenan Kolat, “çizmeli ırkçılıktan kravatlı bir ırkçılığa geçiyoruz ve kimsenin buna karşı bir reçetesi yok.” dedi. İnsanların ekonomiye sağladıkları yarar açısından değerlendirilmesinin yanlış olduğuna işaret eden Kolat, entegrasyonun iyi bir örneği olarak başarılı göçmenlerin gösterilmesini eleştirdi ve “bir çok başarısız göçmen var, onlar entegre olmuş sayılamaz mı? Sosyal yardım alan, Hartz IV alan entegre olmuş değil mi?” diyerek sözlerine devam etti. Entegrasyon sözcüğü altında ne anlaşıldığının da bilinmediğini belirten Kenan Kolat, katılımın öneminden söz ederek, bu amaçla çoğunluk toplumun açık olması ve bu yönde imkanlar sunması gerektiğini dile getirdi.
T.C. Essen Başkonsolosu Dr. Hakan Akbulut, açılış konuşmasında, sempozyumun eğitim, kültür ve entegrasyon alanında karşılaşılan sorunların çözümünde, karar vericilere, siyasetçilere ve biliminsanlarına yönelik referans bir sempozyum olmasını ümit ettiğini belirtti. Toplantının temel konuları hakkında görüşlerini aktaran Dr. Hakan Akbulut, anadili bağlamında Türkçe öğretmenlerinin sayısının arttırılması, derslerin zorunlu hale getirilmesi ve ailelerin anadilinin önemi hakkında bilinçlendirilmesi gerektiğini dile getirdi. Göçmen çocuklarının fırsat eşitliği çerçevesinde eğitimden yararlanmalarının Almanya için de yeni imkanlar yaratacağını açıklayan Dr. Akbulut, göç kökenli çocukların yüksek oranda hauptschulelerden mezun olduğuna ya da diploma alamadan okulu terk ettiğine dikkatleri çekti. Kültür konusunu da değinen Akbulut, kültürün, toplumları ve insanları birbirine yaklaştıran önemli bir olgu olduğunu vurguladı. Alman ve Türk toplumlarını yakınlaştırmaya yönelik çabalar gösterildiğini, ancak önyargılar nedeniyle başarıların sınırlı kaldığını ifade etti. Uyumun gerçekleşebilmesi içinse siyasi katılımın temel bir yere sahip olduğunu sözlerine ekleyen Hakan Akbulut, “Göçmen topluluklara siyasi katılım yönünde imkanlar yaratırsanız, o göçmenler, siyasi katılım süreci içerisinde bulundukları ülkenin bir parçası olma duygusunu da daha iyi hissederler.” dedi.
|
|
|