Dil, insanların iletişimde bulunmak amacıyla geliştirdikleri bir anlaşma aracıdır. İnsan gereksinimlerini karşılamak amacıyla başkalarını kontrol etmek, gördüklerini, kokladıklarını ve algıladıklarını paylaşmak ister. İnsan her şeyden önce kendini, özünü, evrendeki yerini ve gücünü merak edip, araştırmak ister. Dil, bu nedenle sosyal grubun üyelerini, paylaştıkları anlamları bir biçimde inşa etmeye zorlar. İnsanları bir kod kullanma zorunluluğuna iten bu temel neden iletişim amacıdır ve çocuklar anadillerini iletişimde bulunmak amacıyla öğrenirler. Bu amaçla bir kod kullanma gereksinimi duyan çocuk, söyleşilere katılarak kodun öğelerini tanır, düzenlenişini kavrar ve kullanır. Çocukların çoğunluğu bu becerileri doğal koşullarda çok fazla zorlanmadan kazanır.
İkidillilik ise bireylerin her iki dilde de hayatlarındaki önemli alanlarda gereksinimlerini karşılayabilmeleridir. Bu tanım, iki veya daha çokdillilikte çok dili olan kişinin problem olmaksızın bir dilden ötekine gerekli olduğunda geçebilmeyi şart koşar. Bu noktada ise söz konusu dillere hakimiyetin yanı sıra dillerin akrabalığı, prestiji ve her şeyden önce dilin nasıl öğrenildiği gibi kriterler de önemlidir.
Dilbilimciler, ikidilliliğin üç aşaması olduğunu ortaya koymuşlardır. En alt aşamada hem anadil hem de toplum dili tam olarak bilinmemekte, bu durumda iki taraflı yarım dillilikten söz edilmektedir. İki dile de tam olarak hakim olamamak düşünme yeteneği ve zekanın gelişmesine olumsuz etki yapmaktadır. Her iki dilin de iyi bilinip dillerden birine anadil gibi hakim olunması durumunda düşünme yeteneği ne olumlu, ne de olumsuz etkilenmektedir. En üst aşama ise her iki dile de ana dili gibi hakim olmak anlamına gelmektedir ki bu da düşünme yeteneğini ve zekayı artırmaktadır.
İki dilin birden kazanımında çocuğun iki dili de paralel kazanımı, iki dilin de amaçlı bir şekilde, aynı yoğunlukta teşvik edildiği ideal durumlarda gerçekleşmektedir. Yaşamın ilk dört yılında iki dilli ortamda yetişen çocuklardaki gelişme üç aşamada gerçekleşmektedir. Birinci gelişme aşaması iki yaşına kadar olan konuşmanın başladığı bir ya da iki kelimelik cümleler kurma dönemini kapsamaktadır. Çocuğun bu dönemde iki dilden de kelime hazinesi sistemi bulunmaktadır. Ancak çocuk bir dilde bir objeyi isimlendirmektedir. Aynı objenin diğer dildeki anlamını bilse de o dildeki ismini söyleyememektedir. Bu aşamada anne babalar çocuklarının her iki dili de öğrenemeyeceğine dair çok fazla endişe duymaktadırlar. İlk aşamanın sonlarına doğru çocuk iki dilden de kelimeleri kimin hangi dili konuştuğuna ve o kişilerin onları anlayıp anlamadığına dikkat etmeden paralel olarak kullanmaya başlamakta ve cümlenin içerisinde aynı anlamdaki kelimeyi bildiği iki dilde arka arkaya söylemektedir.
İkinci gelişme aşaması yaklaşık olarak ikinci doğum günü ile başlamaktadır. Çocuk iki dilde de eylemleri, nesneleri ve fonksiyonları isimlendirmek için daha fazla kelime hazinesine sahiptir ve artan bir şekilde dilleri şahıslara göre ayırmaya başlamaktadır. Çocuk hangi dilin hangi kişi ile bağlantılandırıldığını bilse bile her iki dilin aynı anlama gelen kelimelerini arka arkaya kullanmaya devam etmektedir. Bu durum özellikle çocuğun anlaşılmadığı ya da duyulmadığı hissine kapıldığı, bir şeyi vurgulamak istediği ya da bir istekte bulunduğu ortamlarda ortaya çıkmaktadır. Bu aşamada dilbilgisi yönünden bir dilden diğerine geçişler gözlenmektedir.
Üçüncü aşamada ise çocuk her iki dile de çok az da olsa birinden diğerine yaptığı aktarmalarla hakim olmakta ve iki dili de yeterli ölçüde birbirinden ayırmaktadır. Bu aşamada eğer çocuk yetişkinlerin devamlı olarak kendi dillerini konuştuğu bir ortamda büyürse kendiliğinden yetişkinlere konuştukları dilde hitap etmektedir. İkinci basamaktan üçüncü basamağa geçiş yavaş yavaş olmaktadır.
İki dilli çocuklar bir konuşmanın ortasında, sonunda ya da bir cümlenin ortasında bir başka dile geçiş yapabilmektedirler. Bunun yanı sıra kulağa benzer gelen sözcüklerde çocukların kullandıkları ikinci dilde anadilin ifadelerine rastlanabilmektedir. Bazen bunun tersi de olabilmektedir. Çocuklar dil yönünden henüz yeterli olmadıkları durumlarda bir şeyi ifade etmek istiyorlarsa değişik yollara başvurmakta ve bazen anadili bazen de ikinci dili kullanmaktadırlar.
Hangi durumlarda
ikinci dil öğretilmemelidir?
Çocuk üç yaşına geldiği halde iki dilden birinde 2-3 sözcüklü cümle kuramıyorsa, söylenenleri bazen anlıyor bazen anlamıyorsa, zihinsel engeli veya öğrenme güçlüğü varsa öncelikle bir dilde hâkimiyet kazanmasını sağlamak amaçlanmalıdır. Çünkü, herhangi bir dilde iletişim kuramayan çocuk, agresif tavırlar sergilemeye veya kendi iç dünyasına kapanmaya başlayabilir. Bu gibi durumlar söz konusu olduğunda çocuğun bir dilde (içinde bulunduğu sosyal çevre büyük oranda hangi dili kullanıyorsa) kendini ifade eder hale gelmesi için çaba sarf edilmeli, ikinci dil sunulmamalıdır.
İkinci dil öğretimine ne zaman ve hangi durumlarda başlamak uygundur?
Eğer çocuk bilingual değilse, yani anne babasının anadili ile içinde bulunulan toplumda kullanılan dil aynı ise burada “dil ediniminden” değil “dil öğretiminden” bahsediyoruz demektir. İkinci bir dil öğrenmeye başlama yaşı konusunda da farklı araştırmacılar farklı görüşler ileri sürmektedir. Bazıları çocuk kendi anadilini tam olarak edinmeden ikinci bir dil öğretmenin anadilin edinimini gerilettiğini belirtmektedir. Burada esas olan nokta şudur; 3-6 yaş arası bir çocuk kendi anadilinde anlaşılır olarak isteklerini, duygu ve düşüncelerini ifade edebiliyor ve soru sorabiliyorsa, ikinci dil öğretmeye çalışmanın olumsuz etkisi olmayacaktır. Yapılan bir araştırmada 3-6 yaş arası ikinci dil öğretilen çocuklar ile 8-12 yaş arası ikinci dil öğretilen çocuklar karşılaştırıldığında, büyük yaştaki grubun daha hızlı bir şekilde öğrendiği, ayrıca öğrenilen dilde unutmanın daha az olduğu görülmüştür. Bu araştırma, okulöncesi dönemde çocuğa ikinci bir dil öğretmenin avantaj sağlamadığına da işaret etmektedir. Aynı araştırmada yetişkinlik dönemi ile 8-12 yaşlar karşılaştırıldığında, bu kez yaş ilerledikçe dil öğrenimindeki başarının azaldığı belirtilmiştir. Dolayısıyla, ikinci dil öğretmek için en uygun yaşlar ilköğretim yıllarına denk gelmektedir. Aynı çalışma ve yapılan diğer benzer çalışmalar, okul yıllarında öğrenilen bilgilerin yetişkinlik döneminde kullanılmaması halinde hızla unutulduğunu da göstermiştir. Dolayısıyla okulöncesi dönemde, kendi anadilini kullanmakta sıkıntı yaşayan çocuklar söz konusu olduğunda, ikinci dil eğitimi vermek çocuğun daha fazla problem yaşamasına neden olabileceğinden önerilmemektedir.
;
İki dilli çocukların
dil gelişimini hızlandırmak için
nelere dikkat edilmelidir?
İki farklı dil edinmek durumunda kalan ya da çocuklarına iki farklı dili eş zamanlı edindirmek isteyen aileler, çocuk doğduğu andan itibaren her iki dili de eşit olarak kullanmalıdırlar. Bu konuda uygulanabilecek yöntemlerden birisi; çocuklarıyla konuşurken eşlerden birinin bir dilde diğerinin öteki dilde konuşması ve bu konuda kararlı olunmasıdır. Bu durumda genellikle anne babalara kendilerini kolay ve net ifade edebildikleri dilde konuşmaları önerilmektedir. Ya da anne-babalardan hangisi ikinci dile daha hâkimse, o dilde konuşmalıdır. Bir başka yöntem ise, ev ortamında tek bir dili kullanmaktır. Çocuk ikinci dili okul ortamında edinir. İki dilli çocuklar sık sık her iki dili bir arada kullanma eğilimi göstermektedirler. Örneğin, “annem bana yellow etek aldı” diyen çocuk kendini bir şekilde ifade etmeye çalıştığından, bu gibi durumlarda anne babalar çocuğu anladığını göstermeli ve doğru model olmak için aynı cümle ya da ifadeyi kendi konuştukları dilde yeniden ifade etmelidirler. Dil, kullanma gereksinimi duyulduğunda geliştirilebilmektedir. Dolayısıyla, çocuğa her iki dili de kullanabilmesi için fırsatlar yaratılmalıdır. O dili konuşabileceği farklı kişiler ve farklı ortamlar sağlanmalıdır. Çocuğun her iki dili de farklı cinsiyetlerden ve değişik yaş (genç, çocuk, yaşlı) gruplarından duyması da yararlı olmaktadır. Anne babalar bu gibi farklılıkları yaratmak için özen göstermelidirler. Evcilik, doktorculuk gibi rol yapmayı içeren oyunlar anne babalar ile oynandığında çocuğun dil gelişimine çok büyük katkı sağlamaktadır. Aynı zamanda, anne babaların o anda yapmakta oldukları iş ile ilgili konuşmaları da, çocukların görme ve işitme duyularını aynı anda kullanmalarını sağladığından daha etkili bir yol olmaktadır. Çocuklarının dil gelişimlerini hızlandırmak isteyen anne babalar, çocuğun cümlesini yeniden farklı sözcüklerle ifade etme metodunu da uygulayabilirler. Örneğin, çocuk “bu ağaç büyük” dediğinde anne ya da babası “evet, o kocaman bir çam ağacı” diyerek çocuğu onaylamanın yanı sıra yeni sözcükler de öğretmiş olmaktadır. Çocuklara masal okumak, hikaye anlatmak da yeni sözcük ve cümle yapılarını öğrenmelerini desteklemektedir. Aynı sözcük ya da cümlenin tekrarlandığı şarkılar ve hareketli oyunlar dil edinimini eğlenceli hale getirmektedir. Elbetteki yukarıda bahsedilen bu aktivitelerin her iki dilde de eşit olarak yapılması çok önemlidir. Ancak, çocuğun kafasını karıştırmamak için anne -baba sadece en iyi konuştuğu bir dilde bu aktiviteleri gerçekleştirmeli, aynı anda bir sözcük ya da cümleyi iki farklı dilde kullanmamalıdır. Çocuğun kişilik yapısı da dil edinim hızını belirlemektedir. Meraklı, girişken, soru soran ve iletişim kurmayı seven çocuklar her iki dilde de hızlı ilerlemektedir. Utangaç, hata yapmaktan korkan, iletişim motivasyonu az olan çocuklar ise daha yavaş ilerleme kaydetmektedir. Anne babaların unutmaması gereken önemli bir diğer nokta; çocuğun daha fazla duyma ve konuşma fırsatı bulduğu, okuma-yazmayı öğrendiği dile daha hâkim olacağı ve az kullanılan dilde daha az etkin olacağıdır. Dolayısıyla 5 yaşında her iki dili de akıcı bir şekilde kullanabilen bir çocuk, okuma yazmayı bir dilde öğrenirse o dilde daha etkili olacak ve kullanmadığı dili zamanla unutacaktır.
|