10 Eylül 2012 – Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç, İslami bir bisikletin üretilebileceğini belirterek, “İslam'a göre ameller niyete göredir. Allah'ın rızasını gözeterek ve insanlara faydalı olması öncelenerek üretilen bir bisiklet İslami bisiklet olur” dedi.
Uluslararası Teknolojik Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (UTESAV) tarafından düzenlenen "Teknoloji, Medeniyet ve Değerler-II" konulu Düşünce Fırtınası toplantısında ortaya atılan "İslami Bisiklet" tartışması ilgi çekti.
Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Alparslan Açıkgenç, sadece para kazanma amacıyla ilerleyen batı teknolojisinin insanlığın aleyhine işlemeye başladığını açıkladı. Prof. Alparslan Açıkgenç, tabiatı tahrip eden batı teknolojisinin değerlerini ise şöyle sıraladı: “Sadece para kazanma amacı, dünyayı kontrol-güç hedefi.” Bakış açısının önemine dikkat çeken Prof. Açıkgenç, “İslami bir bisiklet"in üretilebileceğine işaret etti ve bunun şartlarını da şöyle açıkladı: “İslam’a göre ameller niyete göredir. Allah’ın rızasını gözeterek ve insanlara faydalı olması öncelenerek yapılan işler bu anlamda İslam´a uygundur." Konunun daha iyi anlaşılması için bisiklet örneğini veren Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç, Allah´ın rızasını kazanmak ve kullarına da fayda sağlamak niyetiyle üretilen en basitinden bir bisikletin bile İslam’a uygun bir üretim olacağını vurguladı.
İslami Teknolojinin Şartları
Açıklamada, toplantıya katılan uzmanların bir teknolojinin İslami olabilmesi için gerekli şartlarla ilgili görüşlerine de yer verildi.
Gıda Hareketi Derneği Başkanı Kemal Özer, “GDO'lu ürünler, aynı zamanda insanlığı kısırlaştırıyor. Araştırmalara göre 2050'ye doğru her 100 kişiden 95'i normal yollarla hamile kalamayacak. Dünya çapında müthiş bir kısırlaştırma teknolojisi yayılıyor. Şu anda Türkiye'de bile kısırlık tedavisi gören insan oranının yüzde 35'lere çıkması bunun göstergesidir. İslami bir teknoloji insan soyunu tüketmeyi hedefleyebilir mi?” ifadelerini kullandı.
Emekli İlahiyatçı Prof. Dr. Süleyman Uludağ da “Teknoloji geliştirme gibi yetkinliklerde milletler arası farkı fazla büyütmemek lazım. Çünkü insan yapısı her yerde aynıdır. Zaten teknoloji dediğimiz şey de bir milletin ve medeniyetin ürünü değildir. Her millet ve medeniyet bir başkasından alarak kendi teknolojisini geliştirmiştir” dedi.
Dr. Hüseyin Çırpan ise “Teknolojinin vatanı yoktur, ancak alet üretmenin kültürden bağımsız olduğunu da düşünmüyorum. Buluşların neye hizmet ettiği önemli. Şu anda tüm dünyada 'Ne olacak bu insanlığın hali' diye tartışılıyor. Bunu dikkate almak lazım” ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA, ÜTESAV.
Bir Yorum
Bilmem hafta sonu Türk bilim insanlarının bir araya geldiği ‘Teknoloji, Medeniyet ve Değerler 2’ konferansındaki tartışma gündemini fark ettiniz mi? Aralarında iletişimci dekanların, profesör sosyologların ve elbette ilahiyatçıların olduğu bir grup Türk bilim insanı ‘İslami bisiklet’ üretip üretemeyeceğimizi tartışmış. Şaka değil ciddi ‘bilimsel’ tezler ortaya koymuşlar. Mesela aralarında bir dekan İslami bisikletin boyasına dikkat çekmiş, bir başkası ‘bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete’ şeklinde ciddi bir giriş yaparak teknolojiyi nasıl İslamileştireceğimize değinmiş. Bir diğeri İslami bisikleti bırakıp tartışma çıtasını birkaç metre daha yukarı taşımış ve naylonun da aslında İslami olmadığını söylemiş. İlk başta bir ‘zaytung’ haberi sanıp birileri bizle fena halde kafa buluyor diye düşünebilirsiniz ama ne yazık ki bütün bunlar yaşanmış. Tamam “Elâlem Mars’ta hayat var mı derdinde, biz İslami bisikleti keşfetmeye çabalıyoruz” diye hamaset edebiyatına girmeyelim ama bir hadiste “İlim Çin’de olsa gidip alınız” derken sanırım ‘İslami bisiklet’ kastedilmiyordu.
Bu tartışma Türkiye’de bilimin durumunun nasıl içler acısı bir yere geldiğinin de küçük bir göstergesi. Birkaç ay önce Mısır’da radikal dinci bir grubun domatesi ortadan ikiye kesince haç çıktığını düşünüp Hıristiyan ilan ettiği haberleri gülerek okuyorduk. Olaya radikal dinci bir grup meczubun zorlaması olarak bakıyorduk. Oysa bakın kerli ferli bilim adamlarımız işlerini güçlerini bırakmışlar ‘İslami bisiklet’ üretimini tartışıyorlar.
Bugüne kadar hiç Müslüman bir bisikletim olmadı. Hatta çocukluğumda Hıristiyan bir bisikleti bile olamayanlar arasındayım. Gözümde İslami bir bisikleti canlandırmaya çabalıyorum. Pedala bastıkça sevap kazanacağımız, selesine otururken secde edebileceğimiz ve çın çın diye ziline bastığımız zaman bir tespihin taneleri gibi Allah’ın adlarını anacağımız bir alet geliyor aklıma. İşi gücü bırakıp böylesine güncel bir meseleyi tartışanlara Allah akıl fikir versin diyeceğim ama YÖK onlara çoktan profesörlük nasip etmiş bile. Bilim sağ olsun!...
(Cüneyt ÖZDEMİR, Radikal, 11 Eylül 2012)
|