Die Gaste
İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE
ISSN 2194-2668
DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN İNİSİYATİF
(Initiative zur Förderung von Sprache und Bildung e.V.)


  • SONRAKİ YAZI
  • ÖNCEKİ YAZI
    9. Sayı / Eylül-Kasım 2009



    Die Gaste 9. Sayı / Eylül-Kasım 2009

     
     

    Die Gaste

    İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE

    ISSN 2194-2668

    DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN
    İNİSİYATİF

    Yayın Sorumlusu (ViSdP):
    Engin Kunter


    diegaste@yahoo.com



    Öğrenim Desteği İçin Förderschulelerde*
    Göç Kökenli Çocukların ve Gençlerin Durumu
    Situation von Kindern und Jugendlichen mit
    Migrationshintergrund an Förderschulen für Lernhilfe


    Dipl. Päd. Mark SKRIPULETZ
    Justus-Liebig-Universität Gießen, Institut für Heil- und Sonderpädagogik





        Almanya’da eğitim sisteminde eşitsizliğe yönelik tartışmalar uzun bir geleneğe sahiptir ve eğitimde toplumsal ve mesleki konum açısından yoksulluğun bireysel sonuçları karşısında dikkate alınmalıdır. 70’lerin eğitim politikasının temel hedefi, “kırsal alandan gelen katolik işçi kızı” biçimindeki “durgun yetenek kaynakları”nın kullanılmasıydı. Her ne kadar uzun bir süredir okul istatistikleri bunu gösterdiği halde, ancak 2001 sonbaharında yayınlanan ilk PİSA araştırmalarından sonra, Peisert’in kurgusal karakteri, “yeni” bir eşitsizlik özelliğiyle genişletilerek yeniden gözden geçirildi.
        Giderek kamuoyunun ve bilimin ilgisi, göç kökenli öğrencilerin başarım eksikliklerine yöneldi. PISA verileri, göçmen çocuklarının büyük bir bölümünün, bilgi toplumunun gerekliklerini yerine getireme- meleri endişesini yaratmaktadır. Her iki ebeveyni de göç kökenli olan öğrenci kitlesinin neredeyse yarısı, öğrenim engelli okullara aday sayılabilecek derecede az gelişmiş okuma becerilerine sahiptir. Onlar, PİSA ölçütlerine göre en az iki okul yılı geride olmaya eşit görülebilecek “riskli öğrenciler” (beceri düzeyi I ve daha düşük) olarak tanımlanan gruba dahildirler. Böylece “öğrenim engelli” tanısı için, –zekâ düzeyinin yanı sıra– temel bir ölçüt ortaya çıkmaktadır.
        Hiyerarşik olarak bölümlenmiş okul sisteminde beceri düzeylerinin dışında, eğitime katılım, fırsat eşitliği açısından önemli bir göstergedir. Göç kökenli olan ve olmayan öğrenciler genel eğitim okullarına farklı yoğunlukta paylaştırılmış durumda. Bu bağlamda basit orantı geçerlidir: Okul türü ne kadar düşükse, göçmen payı o kadar yüksektir. Eğitimin en alt katındaki olaylara özellikle dikkat edilmelidir. Öğrenim desteği için förderschulelerde olduğu kadar başka hiçbir okul türünde göç kökenli çocukların böylesine göze çarpan bir yoğunlaşması görülmemektedir.
        Federal ölçekte iyi biçimlendirilmiş förderschule sisteminde öğrenim engelliler, förderschule öğrencileri arasında açık farkla en büyük grubu oluşturmaktadır. KMK (Kultusministerkonferenz) istatistiklerine göre, 2006 yılında tüm çocukların ve gençlerin %5,8’i förderschuleye gitmektedir ve bunların yarısı öğrenim özürlü olarak sınıflandırılmıştır. Aynı zamanda fördeschuleye gidenlerin oranı eyaletlere göre yüksek farklılıklar göstermektedir. Öğrenim engelli öğrencilerin toplam öğrenci sayısına oranı, 2006’da %1 (Bayern) ile %5 (Mecklenburg-Vorpommern) arasında değişmektedir.
        Kapsamlı ve farkedilebilir nesnel tanısal testlere rağmen, förderschuleye gönderme işlemlerinde, sadece gelişigüzelliklere ilişkin değil, bu tanıların kendisini sor- gulayan başka bir çok bulgu da sayılabilir. Bu öğrencilerin gereksinmelerine bu kurumların yanıt verebileceği temel gerekçesi, sadece görgül (ampirik) açıdan çürütülebilir. Uygun maddi ve insan kaynaklarına rağmen, başarımlarda hiç bir artış gerçekleşmemekte ve yaklaşık her beş öğrenciden biri, hauptschule mezuniyeti olmadan öğrenim engelli okullarından ayrılmaktadır. Başarımı teşvik eden etkilerin eksikliği, öğrencilerin damgalanmasıyla birlikte yürümektedir. Normal okullar ile förderschuleler arasındaki hareketlilik yalnızca bir yön tanımaktadır: aşağı doğru. Seçmecilik, bura-da sadece bir sona ulaşmamakta, aynı zamanda göndermeler neredeyse hiç düzelti- lememektedir. Gelinen okula geri dönüş dörtte bir düzeyindedir.
        Öğrenim engelliliğin oluşumu ve kaynağı için, sosyo-kültürel öğrenme ve yaşam koşullarının dayanak alınması gerektiği konusunda bir uzlaşma bulunmaktadır. Öğrenciler çoklukla gelişmeyi engelleyen ailesel çevrede yetişmekteler. Öğrenim en- gelliler okulları “yoksulların, işsizlerin ve sosyal yardım alanların okulu” olarak kabul edilmektedir. Her ne kadar Hans Wocken’e yapılan göndermelerde bu okul türünün toplumsal yapısı uygun biçimde tanımlansa da, yine de eksiktir, çünkü bir diğer risk faktörü olarak göç kökeninden bahsedilmemektedir.
        Yabancı öğrencilerin förderschulelerdeki konumunu, Hessen örneğiyle açımlayacağız, çünkü Hessen İstatistik Kurumu’-nun bu konuya ilişkin güncel ve ayrıntılı verileri mevcuttur.
        Kendi verilerine göre Hessen’de, Alman vatandaşı olmayan öğrencilerin %4’-ünde öğrenme ağırlıklı özel pedagojik teşvik gerekliliği tanısı konulmuştur. Buna kar- şılık bu oran Alman çocuklarında %1,5’dur (2008/09 öğrenim yılı), 2,7’dir. Bu durum, yabancı gençlerin yerli okul arkadaşlarından yaklaşık üç kat daha fazla öğrenim engelliler okullarına gönderildiğini göstermektedir. Okul düzeyinde öğrenci kitlesinin %27’si yabancı çocuklardan ve gençlerden oluşmakta. Alman öğrencilerin artan öğrenci sayısı içinde aşırı ölçüde marjinalleştiği ve buna bağlı olarak da, öğrenime destek okulları (Lernhilfeschule), en azından Hessen’in Frankfurt ya da Offenbach gibi (her birinde yabancı öğrenci %50) büyük kentlerinde göçmen kurumları olarak tanımlanabilirler.
        Bu genel karşılaştırmanın ötesinde, yabancı öğrenci kitlesinin tahlilinde özellikle farklı milliyetler sorusu bilgilendiricidir. Verilere göre, sayısal açıdan İtalyan, Türk ve eski Yugoslavya’dan gelen öğrenciler ağırlıktadır. Bu üç grup, Hessen’deki öğrenime destek okulları öğrenci kitlesinin yarısını oluşturmaktadır. Nüfustaki oranlarına göre bu öğrencilerin (İtalyan, Türk ve eski Yugoslavya’dan gelenler) %5,5, %4,5 ve %3 oranında öğrenime destek okullarına gönderildiklerini de belirtelim.
        Ama resmi veriler büyük bir makyaj hatasına sahip: PISA ya da IGLU gibi okul başarım araştırmalarının tersine, göç olgusu aydınlatılmamakta, tersine yalnızca vatandaşlığa göre farklılıkları saptanmaktadır, ki bu da, zorunlu olarak, göçmen çocuklarının sayısının önemli boyutta az görünmesini beraberinde getirmekte. Biçim- sel olarak bu durum, Alman asıllı Polonyalı ya da eski Sovyetler Birliği’nden gelen öğrenciler için de geçerlidir. Genelde onlara Alman vatandaşlığı verildiğinden sayıca o kadar azlardır ki, resmi istatistiklerde sıkça görülen yabancı grupları arasında dahi yer almamaktadırlar. Förderschule alanında göç araştırmaları konusunda geniş kapsamlı çalışmalar çok eksiktir.
        İşlemleştirmeden (araştırmada, kavramları ölçülebilir kılma) bağımsız olarak, öğrenim desteği için förderschulelerde göçmen çocuklarının yüksek boyutlarda bulundukları kesindir ve nereden kaynaklandığının açıklanması gereklidir. Bu nedenle- rin aranması, öncelikle özel pedagojik teşvike gereksinimin olup olmadığının saptanması sorusuna götürür. Burada normal okul alanında gerçekleşen alışılmış geçiş tavsiyeleriyle karşılaştırılamayacak nitelikteki karmaşık tanı kararları söz konusudur. Önkoşul, ortalama altı bir zekâ ile kültür tekniklerindeki başarımda (okuma, yazma ve aritmetik) iki-üç okul yılı geride olmanın bileşimidir. Sıkça gönderme yapılan iki açıklama çabası, göçmen çocuklarına neden daha sık özel pedagojik nitelikli bir destek gereksinimi raporu verildiğini kısaca gösterecektir:
        Birincisi, öğrenim zorluklarının toplumsal kökenle bağlantılı olduğu artık saptanmıştır. Almanya’da göç kökenlilik, düşük sosyo-kültürel konumla paralellik gösterir. Göçmen ailelerdeki olumsuz sosyalizasyon koşullarının olası bir neden olarak saptanabilmesi de mantıkidir. Çocukların zihinsel gelişimi, ailenin toplumsal ve kültürel kaynaklarının hazır bulundurmasına bağlı toplam bir süreçtir. İsteklendirme gücü düşük aile çocukları, yaşamın belirleyici olan ilk altı yılında, bütün gelişim alanlarında kapsamlı eksiklikler biriktirmektedirler. Bu bağlamda, göçmen çocuklarının dilsel sosyalizasyonu belirleyici bir yere sahip. Ders diline yeterince egemen olamamaları, zorunlu olarak özel pedagoji raporu hazırlanmasıyla sonuçlanan, okuldaki başarısızlık sürecine yol açmaktadır.
        İkinci açıklama çabası, inceleme yöntemini ve özellikle zekâ (IQ) tanısını hedef almaktadır. Kuşku uyandırıcı olan, dilsel açıdan dezavantajlı olan ve kültür ağırlıklı test uygulamalarına dayanarak saptanan zekâ ortalamasıdır. Göçmen çocukları, testleri başarıyla yanıtlayabilmek için gerekli yazı dili becerisine ve kültürel önbilgiye sahip değillerdir. Bu testlerin sonuçları, çocukların ve gençlerin zihinsel yetenekleri hakkında görüş belirtmeye uygun olmadığı gibi, bunlardan özel pedagojik destek gereksinimi çıkartılamaz.

    Çeviri: Die Gaste


       



        Dipnot:
        * Yazar, yaygın kullanılan “Förderschule für Lernbehinderte” (“öğrenim engelliler için förderschule”) yerine “Förderschulen für Lernhilfe” (“öğrenim desteği için förderschule”) terimini kullanmaktadır. -ç.