Hürriyet, 23 Mart 2010
GEÇEN yıl, 23-24 Mayıs 2009’da Almanya’nın Essen kentinde düzenlenen, “Göçmenlerin Anadili Sorunu ve Çözüm Önerileri” sempozyumundaki tebliğler, kitap haline getirildi.
Yurtdışında yaşayan Türklerin, en başta gelen sorunlarından biri, en yaşamsal olanı, anadili sorunudur.
Çünkü başka bir dilin konuşulduğu toplumda dilinizi konuşmak, onu geliştirmek için sizin gösterdiğiniz kişisel çabalar yeterli değildir. Ayrıca kuşaktan kuşağa dili, o dilin eksenindeki kültürü iletmek için de öğretmenlere gereksinim duyulur.
İstanbul’dan benim de katıldığım sempozyumda, Hürriyet’ten Bülent Mumay ve Gürsel Köksal konuşmalarında sorunun saptanması, uygulamadaki yöntemler konusunda düşüncelerini ilettiler.
Sempozyumun açılış konuşmalarını Prof. Dr. Emel Huber, T.C. Essen Başkonsolosu Dr. Hakan Akbulut, Dr. Ahmet Ünalan, Zeynel Korkmaz yaptılar.
Göçmen Edebiyatı tanımlaması bir zamanlar için geçerliydi, ama ben bugün bu tanıma daha ihtiyatlı, daha prizmatik yaklaşılması kanısındayım. Çünkü edebiyatçılarımızın çalışmaları yıllar boyunca bunu aştı.
Bence hem Türk edebiyatı, hem de Alman edebiyatı içinde yer alma konusunda iki ülke de çekingen davrandı. Oysa bu yazılanlar bizim edebiyatımızın yapıtlarıydı.
Oradaki Türkleri anlattığı için Alman edebiyatının da sınırları içine girmeliydi.
İki günlük toplantıdan sonra bir sonuç bildirgesi yayımlandı.
Sanırım buradaki saptamalar önemli.
Onu yazıma aldım.
“ALMANYA’da yaşayan Türkiye kökenli göçmen çocuklarının çok büyük bir bölümü evde birinci dil, yani anadili olarak Türkçeyi öğrenmektedir. Anadili edinci, bir yandan ikinci dilin edinilmesini destekler, bir yandan da çocukların kişiliğinin geliştirilmesinde, düşünmesinde ve zekâsını ilerletmesinde zorunlu bir etmendir.
Bu nedenle:
? Çocuklar anaokulundan başlayarak, hem Türkçe hem Almanca açısından desteklenmeli; ilkokula başladıklarında, okuma-yazma eğitimi ikidilli olarak verilmelidir.
? Birinci ve ikinci dil edinimi arasındaki farklar dikkate alınmalı, ikidilli okuma-yazma öğretiminde uygun yöntemler kullanılmalıdır.
? İkidilli malzemeler geliştirilmeli, ikidillilik teşvik edilmeli, Türkçe yazın ve ikidilli yapıtlar, tiyatro vb. kültürel etkinlikler desteklenmelidir.
? Kültürlerarası diyalog bünyesinde Almancanın yanı sıra, artan oranda diğer dillere de değer verilmeli, veliler, öğretmenler ve eğitimle ilgili kurum ve kuruluşlar bu konuda duyarlı olmalıdır.
? İki dilin karmaşık yapıları öğrencilere uygun yöntemlerle ve farklı kanallar aracılığıyla verilmelidir.
? Göçmen çocuklarıyla çalışmanın yanı sıra ailelerle de çalışmak, ailelere çocuklarıyla konuşmanın, oyun oynamanın, onlara masal anlatmanın, kitap okumanın, konuşma hakkı tanımanın vb. önemini anlatmak gerekmektedir.”
Bu saptamaların kurumlara, medyaya, kuruluşlara düşen görevler bölümleri de var elbette, ben bilhassa yetişmek üzere olan nesil için neler yapılması gerektiğine dair bölümleri seçtim.
ANADİLİ meselesinin öneminin farkında olmalıyız.
Doğan HIZLAN / Hürriyet, 23 Mart 2010
|