İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE
DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN İNİSİYATİF
(Initiative zur Förderung von Sprache und Bildung e.V.)
ISSN 2194-2668


Die Gaste, SAYI: 18 / Ağustos-Ekim 2011

Almanya’nın Göç ve Toplumsal Politikalarının Sefaleti

[Ein Armutszeugnis für Deutschlands Sozial- und Migrationspolitik]

Dr. Carolin BUTTERWEGGE
NRW Eyalet Parlamentosu Milletvekili (Die Linke)



    Birleşmiş Milletler Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Haklar Komisyonu’nun bir süre önce yayınladığı rapor, politikada ve medyada geniş bir yankı buldu. Komisyonun Devletler Raporu, Federal Hükümet’in toplumsal, işgücü piyasası ve göç politikalarını son derece sert bir biçimde eleştirmişti. Rapor, siyasetin, Federal Almanya’da yaşayan azınlıkların ve yoksulların uğradığı toplumsal haksızlıkları daha çok dikkate alması ve sorunlarını çözmeye yönelmesi gerektiğine ilişkin bir uyarıda bulunmuştur. Öte yandan bu rapor, göçmenlerin işgücü piyasası haklarından dışlanmasını ve sağlık hizmetlerinden yararlanmalarının olumsuz koşullarını kınamıştır.
    Almanya’da bu rapora ilişkin medyadaki, bir diğer ifadeyle toplumsal yankı iki yönlü olmuştur. Bir tarafta yardım kurumları ve sosyal kuruluşlar ile Sol Parti (Die Linke) eleştiriyi yerinde ve haklı bulurken; diğer tarafta, örneğin Federal Hükümet ve muhafazakar medya, rapora öfkelenmişlerdir. Yorumcular, BM’in, gerçekten ağır insan hakları ihlallerinin olduğu ve mutlak yoksulluğun hüküm sürdüğü devletlerle ilgilenmesine atıfta bulunarak, eleştiriyi reddetmişlerdir. Ve zaten sorun da tam bu noktada başlamaktadır. Sorun, verilen mesajla- rın özellikle kötü olmaları nedeniyle hiç ciddiye alınmaması ya da kabul edilmemesinde yatmaktadır.
    Gerçekte BM raporu Almanya’daki durum hakkında neleri eleştirmiştir? BM, kadınlara iş yaşamında uygulanan ve hala varlığını sürdüren ayrımcılık ile özellikle Almanya’nın doğusundaki kötü iş piyasası koşullarının yanı sıra, özel olarak çocukların ülkede yaygın olan yoksulluğunu kınamıştır. Buna göre, çocuk ve gençlerin yaklaşık dörtte biri, günlük olarak sıcak bir yemekten mahrumdur ve aynı zamanda Hartz IV ödenekleri, gerekli yaşam standartları için yeterli olmamaktadır.
    Rapor, göç politikası konusunda iki sorunlu alanı öne çıkarmıştır: Göçmenlere ayrımcılık yapılması ve iltica talebinde bulunan insanların sosyal güvenlik sistemlerinden dışlanması ve insan hakları açısından ağır koşullarda yaşamaları. Devletler Raporu, göçmenlerin ve çocuklarının eğitim ve iş piyasası alanındaki yetersiz katılım olanaklarında köklü bir değişiklik olmamasını eleştirmiştir. Bu nedenle Federal Hükümeti, eğitim ve çalışma hakkının daha iyi uygulanması için girişimlerde bulunmaya çağrılmıştır.
    BM’in eleştirisi hedefi tutturmuştur; son on yılda Alman okul sisteminde göçmen kökenli çocukların dezavantajlı durumunda sadece marjinal düzelme olduğunu göstermiştir. Göçmen ve/veya gelir düzeyi düşük, reşit olmayan büyük bir kitle, hala, sadece alt düzey diploma edinilebildiği ya da hiç bir diploma elde edilemediği haupt-schule ya da förderschule gibi eğitim sistemindeki dezavantajlı konumlara gönderilmektedir.
    Bu durum, çıraklık eğitimi için de geçerlidir; üstelik bu alanda göç kökenli gençlerin durumu daha da kötüleşmiştir. Çıraklık eğitimi oranları gerilemiştir ve sınırlı sayıda meslek alanlarını kapsamaktadır. Sayıları, sıra bekleme kuyruğunda ortalamanın üzerindedir. Kadın ve erkek göçmenlerin işgücü piyasasında karşılaştığı olumsuzluk, resmen düşük nitelikli mesleklerdeki nicel çokluklarında ve işsizlik oranlarının ortalamanın iki katı yüksek olmasında kendini göstermektedir. Göçmenlere ve çocuklarına yapılan ayrımcılık, yabancı ülkelerin meslek diplomalarının kabul edilmemesiyle, işgücü piyasası hakları açısından yurttaşlara verilen öncelik nedeniyle alt konumlara indirgenmesiyle ve şirketlerin uygula- dığı personel ve ücret politikalarıyla arttırılmaktadır.
    BM’nin Devletler Raporu, ayrıca, mültecilerin ve iltica talebinde bulunan insanların durumlarının endişe verici olduğu eleştirisinde de bulunmuştur. Bunların gerekli sosyal hizmetlerden ve sağlık hizmetlerinden yararlanamadığı, kapasiteleri yetersiz ve elverişsiz yerleşim yerlerinde yaşa- dığı ve işgücü piyasasına erişimlerinin sınırlı olduğu belirtilmiştir. Almanya, temel insan haklarını açıkça ihlal eden bu duruma, mevcut göçmen hakları düzenlemeleri ve iltica politikalarıyla kendisi neden olmuştur. Alman politikası, yıllar içerisinde, iltica talebinde bulunan insanların sadece acil sağlık hizmetlerinden yararlanmalarına ve çocuklarının eğitim ve çıraklık eğitimi sistemine erişimlerinin zorlaştırılmasına bilinçli olarak göz yummuştur. Bu bir skandaldır ve BM tarafından haklı olarak kınanmıştır.
    Bu ayrımcı yapıları önyargılardan arınmış olarak incelemek ve saptamak gerekmektedir. Ancak o zaman bunların siyasal çözümleri için önkoşullar yaratılmış olur. Bu bağlamda, özellikle medyanın ve siyasal sorumluluk taşıyanların BM’in eleştirisi karşısında sergilediği olumsuz tutum, çözüm arayışlarının yakın gelecekte gerçekleştirilmek istenmediği endişesini arttırmaktadır.