Hamburg´da İslam kuruluşlarıyla 2012´de imzalanan Devlet Sözleşmesi üç ayrı kümeyle beş yıllık bir ön çalışmanın ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Bunlar ayrı ayrı Hamburg Başbakanlık Müsteşarı´nın başkanlığında çalışma sonuçlanana dek ortak hiçbir toplantı yapmamışlar, görüş alışverişinde bulunmamışlar ve tartışmamışlardır. Görüşmelerde, Hamburg Başbakanlık Müsteşarlığı ortak payda olmuştur.
1. DİTİB, Şura (Milli Görüş), İslam Kültür Merkezleri (Süleymancılar),
2. Alevi Kültür Merkezi
3. Hamburg Türk Toplumu (TGH)
Hamburg Türk Toplumu (TGH), dinsel bir kuruluş olmamasına karşın, özellikle bu çalışmaya çağrılmış ve laik kesimin temsilcisi olarak görüşlerine başvurulmuştur, katkısı alınmıştır. Ancak Sözleşme yalnızca dinsel kuruluşlarla imzalanmıştır. TGH´nın, çağdaş demokratik, hukukun üstünlüğü, laiklik, inançlara saygı, açıklık, insan hakları, kadın hakları, çağdaş okul eğitimi, katılımcılık gibi istemleri sözleşmeye yansımıştır.
Hamburg’da İslam kuruluşlarıyla eyalet devletinin imzaladıkları bu “Sözleşme“ 2005 yılında kiliselerle ve 2007 yılında Yahudi Cemaatı ile imzalanan ancak onlardan daha geride bir ilk deneme olarak, onlara biçimsel benzerlik gösteren bir yapıda ortaya çıkmıştır.
Sözleşmede Hangi Konular
Bulunmaktadır?
Anayasal düzeni kabul ve hukukun üstünlüğü, temel insan hakları, kadın hakları, inanç özgürlüğü, diğer inançları kabul etmek ve saygılı davranmak gibi çağdaş evrensel değerler öne çıkarılarak ve sıkça vurgulanarak, “barış içine birlikte yaşamak ve entegrasyonu sağlamaya dönük“, “eşgüdümleme hukuku ve ortak hareket etme ilişkilerinin geliştirilmesi“ amaçlanmaktadır.
Maddeler olarak sıralanan ana başlıklar:
1. İnanç özgürlüğü ve hukuksal yön
2. İnsan hakları ve kadın erkek eşitliği
3. Bayramlar, önemli dinsel günler
4. Eğitim konusu
5. Yüksek öğretim
6. Din dersleri
7. Bazı kurumlarda kişilere dinsel yardım/danışma
8. Radyo-Televizyon Üst Kurulu’nda temsil hakkı
9. Dinsel kuruluşların mal/mülk hakları
10. Cenaze defin işleri
11. Birlikte ortak çalışma ve etkinlikler
12. Gerektiğinde değişiklikleri dostça yapabilme
13. Yürürlüğe girmede parlamentonun onayı.
Burada temel sorun, “temsil yetisi ve yetkisi” tartışmalı derneklere dinsel/kurumsal bir yapı kazandırarak, tüm islami kesimlere sorumluluk vermek, bu yolla onları dolaylı hukuksal denetim altına almak kaygısı ön plandadır. Kiliselerin örgütlenme yapısı temel alınarak varılmak istenen amaç doğrultusunda, İslamda olmayan bir kurumsal yapılanma oluşumu öngörülmüş ve hatta buna olanak ve destek sağlanması amaçlamıştır. Birisi hukuksal, diğeri dinsel iki “Bilirkişi Raporu” hazırlatılmıştır. “Bilirkişi raporları“yla salt “biçimsel” yönünden zorla- narak desteklenmesi olayın yapaysallğını örtememiştir, tersine daha belirginleştirmiştir. Olmayan yapıyı tartışmalı biçimde yeniden kurma girişimi ne derece başarılı olabilir ve geniş kesimlerce benimsenebilecek midir sorularının yanıtlarını gelecek gösterecektir. Önce sözleşme, bunun desteğiyle arkasından yetkili/etkili dinsel cemaat yaratma girişimi arabanın atların önüne koşulması gibi bir öznellik yanılsaması “biz yaptık oldu, siz kabul edin“ temel düşüncesi kuşkusunu yaratacak türdendir.
Sonuç olarak denebilir ki:
1. Almanya’nın devlet ve kiliseler olarak islamı Almanya’da tanımaları ve kabul etmeleri olumlu nitel bir gelişmedir.
2. Aleviliğin ayrı bir din/mezhep/öğreti olarak ilk kez devletçe tanınmış olması tarihsel bir olaydır.
3. Sünni kesimden Milli Görüş ağırlıklı Şura’nın ve Süleymancı İslam Kültür Merkezleri gibi tarikatların tanınmış olması kendileri açısından önemli bir başarıdır.
4. DİTİB gibi devlete bağlı, geniş islami kesimlerin “resmi temsilcisi“ gibi bir laik devlet/toplum kurumunun yukarıdaki örgütlerle aynı konumda olması, karmaşık yeni gelişmeleri içinde barındırması çözümü zor bir sorundur.
5. Bu sözleşme, genelde okullardaki örgün eğitim konusunda ve özelde “Din Dersi“ verilmesinde kimi ciddi sorunlar içermektedir. Din dersinin içeriğinin, öğretmeninin ve dilinin belirlenmesinde ne gibi sorunların ortaya çıkabileceği uygulamalarda görülecektir
6. Sözleşmelerin, davranış kurallarının ancak toplumsal onay bulurlarsa, etkin gerçekleşme olanağı bulacaklarını tarih sıkça göstermiştir.
Hamburg, Aralık 2012
|