|
|
|
|
Sempozyum Açılış Konuşması
Zeynel KORKMAZ
Sayın Essen Başkonsolosumuz Dr. Hakan Akbulut, KRV-Eyaleti Eğitim Bakanlığı adına Sayın Dr. Ahmet Ünalan, değerli hocalarım ve değerli konuklar,
Dil ve Eğitimi geliştirmek için İnisiyatif oluşumu bünyesinde Die Gaste’nin birinci yılı vesilesiyle düzenlediğimiz "Göçmenlerin Anadili Sorunu ve Çözüm Önerileri" Sempozyumuna katılımınızdan dolayı sizlere Die Gaste adına içtenlikle teşekkür ederim. Hepiniz hoş geldiniz!
Bugün "Göçmenlerin Anadili Sorunu ve Çözüm Önerileri" sempozyumunu düzenleyen Die Gaste olarak Mayıs 2008’de yayın hayatına başlarken basit ve çok bilinen bir savdan yola çıktık: Entegrasyonun birinci koşulu Almanca öğrenmektir!
Ve kendimize sorduk, "eğer bu doğruysa, Türkiyeliler Almancayı, toplum dili ve eğitim dili olarak Almancayı nasıl öğrenebilirler?"
Herkesin bildiği gibi, bu basit ve yalın sorunun da basit ve çok bilinen bir yanıtı vardır: Her koşulda ve her yerde çocuklarınızla Almanca konuşun, boş zamanlarınızda, kendi aranızdaki sohbetlerde Almanca konuşun, rüyalarınızı bile Almanca görün!
İlk bakışta çok mantıklı gibi görünen, tırnak içinde bu "çözüm"den yola çıktık. Bu konuda yapılmış değişik bilimsel araştırmaların, karşı-savların ve farklı çözüm önerilerinin olduğunu gördük. Araştırmalarımız ve gözlemlerimiz bize bu "çözüm"ün göründüğü kadar mantıklı ve basit olmadığını gösterdi.
Çok açıktı ki, Almancayı doğru dürüst bilmeyen insanlara "çocuklarınızla Almanca konuşun" demek "çocuklarınızla hiç bir şey konuşmayın" demekle özdeştir.
Almanca öğrenimi doğrudan entegrasyonla ilintilendirildiğinden Almanca öğrenmeyenlerin ya da öğrenemeyenlerin entegre olmadıkları ya da entegrasyona karşı oldukları sonucu çıkartılması da çok kolaydır.
Oysa dil öğreniminin nasıl gerçekleştiği ve gerçekleştirileceği çok uzun yıllar öncesinden saptanmış bilimsel temellere sahiptir. Bu bilimsel temel bize şunu açıkta gösterir: herhangi bir yabancı dilin doğru ve tam öğrenilebilmesinin yolu ana dilinin tam ve doğru öğrenilmesinden geçer.
Die Gaste olarak bu temelden yola çıktık. Bu temeldeki değişik düşüncelerin ortaya konulmasını, tartışılmasını ve bunlardan pratik çözümler üretilmesini sağlayacak bir platform oluşturulması gerektiğini düşündük.
Sorun, bir ülkede yerleşik değişik dil gruplarının karşılıklı iletişimi ve birlikte yaşaması sorunu değildir. Sorun, göçmenlerin, göç ettikleri ülkeyle entegrasyonu ve bu entegrasyon temelinde birlikte yaşamaları sorunudur. Bu nedenle, ana dili ve bunun üzerinde yükselen ikinci dil edinimi sorunu aynı zamanda göç ve göçmenlik sorunu olarak toplumsal bir içeriğe de sahiptir.
Dolayısıyla dil edinimi sorunu göçmenlik sorunundan ayrı ve bağımsız olarak ele alınamaz ve çözümlenemez.
Aynı şekilde, dil, sadece toplumsal ilişkiler alanında insanlar arasındaki iletişimin ve birlikte yaşamanın bir ortak temeli olmayıp, aynı zamanda insanların eğitimi ve bilgi ediniminin de temel bir aracıdır.
Dolayısıyla dil sorunu, bir yanıyla göçmenlik sorunuyla birleşirken, diğer yanıyla eğitim ve öğretim sorunuyla birleşir.
Bir yıllık zaman diliminin sonunda, göç ve eğitime odaklanan gazetemizde, anadili sorunsalı kesintisiz olarak her sayıda irdelenmiştir. Geniş bir okur ve yazar kitlesi tarafından artan oranda önemsenen konuda belli bir birikim sağlandığından, bu birikimin temeli üzerinde faaliyet yürütme ve somut olarak bir sempozyum düzenleme imkanı doğmuştur. Sempozyum, üç aylık kısa bir süre içinde ve yoğun bir çalışma sonucunda organize edilmiştir. Konuşmacılarımız zaman darlığına rağmen özverili davranmış, katılmayı kabul ederek, sempozyumun gerçekleşmesinde belirleyici olmuşlardır. Değişik kurumların etkinliğe ve konuya olan duyarlılığı, desteği bizi ayrıca sevindirmiştir. Burada, özel olarak bölüm başkanımız değerli hocam Emel Huber başta olmak üzere tüm öğretim üyelerimize, sundukları çok yönlü destekten dolayı huzurunuzda teşekkür ederim.
Değerli konuklar,
Göçmenlerin, gönüllü veya zorunlu olsun, giderek kalıcı bir hal alan ikametlerine dayalı dönüşümler, hem kendileri hem de çoğunluk toplumu açısından yarım asır sonra, ciddi bir gecikme ile ve ekonomik kriz gibi gayet dezavantajlı bir dönemde dile getirilmeye başlanmıştır. Hepimizin "entegrasyon süreci" adı altında tanıdığı bu dönemde, toplumsal diyalogdan ziyade, tersi bir gelişme gerçekleşmiş ve kutuplaşmalara elverişli bir zemin oluşmuştur. Temel çözüm ise, ortak dil olan Almancanın öğrenilmesi şeklinde zihinlere yerleşmiştir. Die Gaste, iki aylık periyotlarla çıkan Türkçe bir gazete olarak, içinde bulunduğumuz işte bu ortamda, göçmenlerin toplumsal, siyasal ve ekonomik konumlarını, kültürel yaşamlarını, Alman eğitim sistemi bünyesindeki durumlarını ve yarım dilliliklerinin nedenini, ülke genelinde yoğun bir tartışmaya açmak ve çözümler üretmek amacıyla yayın hayatına başlamıştır.
Burada küçük bir parantez açarak, zaman zaman dile getirilen bir soruya yanıt vermek istiyoruz: Die Gaste neden Türkçe yayınlanmaktadır? Neden iki dilli değildir? Bir diğer ifadeyle, neden Türkçe ve Almanca yayınlanmamaktadır?
Başta da belirttiğimiz gibi, "entegrasyonun birinci koşulu Almanca öğrenmektir" savından yola çıktık. Bu sav, entegre olması istenenlerin Almanca bilmediklerini önsel olarak kabul eder. Dolayısıyla Almanca bilmeyişleri önsel olarak kabul edilmiş insanlara Almancayla ulaşılması olanaksızdır. Eğer bu insanların Almanca öğrenmeleri ve entegre olmaları isteniyorsa, her şeyden önce bunun gerekliliği ve nasıl gerçekleştirileceği kendi anladıkları dilden ortaya konulması gerekir. Ve bilimsel bir gerçektir ki, ana dilini iyi bilen insanlar yabancı bir dili çok daha iyi ve kolayca öğrenebilmektedirler. Öte yandan düşünce üretimi ve ifade edilmesi sadece tek bir dille sınırlandırılamaz.
Bu nedenlerden dolayı Die Gaste’nin hedef kitlesi, Almanca bilmedikleri için entegre olmadıkları söylenen ve entegre olmaları için Almanca öğrenmeleri gerektiği savlanan Türkiyeli insanlardır. Bir kez daha yineleyelim, onlara bilmedikleri savlanan bir dille ulaşmak olanaksızdır.
Öte yandan belirtilmelidir ki, her kesimin kendi isteklerine uygun bir biçimde şekillendirmeye çalıştığı toplumsal diyalog alanlarına, Türkiyeli aydınlar, bugünkü koşullarda hiçbir biçimin altında katılamamakta ve böylesi bir olanağın dışında kalmaktadır. Gazetemiz bu aydınların potansiyelini ve birlikte yaşama sunabilecekleri katkıyı önemsediği için, olanakları dahilinde, bir platform işlevini de kısmen yerine getirmeye çalışmıştır. Avrupa’ya ucuz işgücü olarak ihraç edilmiş olan Türkiyelilere yönelik entegrasyon tartışmalarından geriye kalan ve pek de ikna edici olmayan bir "Entegrasyon özürlü Türk" imajından duyduğumuz rahatsızlık ise, yayınlarımızda sıkça ele alınmıştır. Sorun, "Türk" sorunu değildir. Sorun sadece Türkiyelilerin sorunu da değildir. Değişik uluslardan tüm göçmenlerin sorunudur.
Değerli konuklar, günümüz göçmen sorunlarının ivedi niteliğinin bilincindeyiz. Elbette, hazırlamış olduğumuz "Göçmenlerin Anadili Sorunu ve Çözüm Önerileri" Sempozyumu, zamansal ve biçimsel açıdan her konuyu, yıllarca ötelenmiş her sorunu kapsayabilecek bir çerçeveye sahip değildir. Genel olarak tüm göçmenlerin, özel olarak Türkiyeli göçmenlerin yeni kuşaklarının eğitiminde "sonderschule"lerin yeri ve konumu, bu okulların varlık amaçlarının dışında kullanılması, "zihinsel engelliler"le ilgili özünden uzaklaştırılarak "arı sınıflar" oluşturulmasının bir aracı haline getirilmesi çok önemli ve yakıcı sorunların başında gelmektedir. Ne yazık ki, sempozyumda bu konuya özel bir yer ayırma olanağımız olmamıştır.
Bu rağmen, etkinliğimizin kendisi, eğitime ve öğretime odaklı somut bir faaliyet olma özelliğiyle, farklı alanlarda girişimde bulunmak isteyen birimlere ve oluşumlara örnek teşkil edebilir.
Göçmen çocuklarının, kendi geleceklerini, bilgili ve nitelikli insanlar olarak biçimlendirebilmelerine destek sunmak amacıyla, nitelikli bir eğitim için, şimdiden, hızlı ve yoğun çalışılması gerektiğinin de bilincindeyiz. Kısıtlı olanaklarla, aksaklıklara ve zor koşullara rağmen düzenleyebildiğimiz sempozyumda, bu yönde sizlere düşünce üretme ve görüş alışverişinde bulunma olanağı sunabildiğimiz için mutluluk duyuyoruz.
"Göçmenlerin Anadili Sorunu ve Çözüm Önerileri" Sempozyumu’nun kapsamlı programı temelinde, anadili sorununda, ileriye dönük, kalıcı çözümler üretilmesi umuduyla, hepiniz tekrar hoşgeldiniz.
|
|
|
|