Die Gaste
İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE
ISSN 2194-2668
DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN İNİSİYATİF
(Initiative zur Förderung von Sprache und Bildung e.V.)


  • SONRAKİ YAZI
  • ÖNCEKİ YAZI
    14. Sayı / Kasım-Aralık 2010



    Die Gaste SAYI: 14 /  Kasım-Aralık  2010

     
     

    Die Gaste

    İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE

    ISSN 2194-2668

    DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN
    İNİSİYATİF

    Yayın Sorumlusu (ViSdP):
    Engin Kunter


    diegaste@yahoo.com



    VII. OTURUM
    Türkiyeli Göçmenlerin
    Sinema ve Tiyatroya Yaklaşımları




    Nihat Bozkurt - Sempozyum 2010


        Sempozyumun VII. oturumuna işçi tiyatrosu yönetmen ve oyuncularından Nihat Bozkurt ile Duisburg-Essen Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü öğretim üyesi Berin Uyar katıldı. Oturumun başında sempozyum organizasyonu adına söz alan Zeynel Korkmaz, katılacağı ilan edilen Türkiye’den katılımcıların (Tarık Akan, Rutkay Aziz ve Aslı Selçuk) bulunamayışlarına ilişkin bilgi verdi.
        İşçi Tiyatrosu Yönetmeni Nihat Bozkurt konuşmasına, “Tiyatroyu toplumsal kavgada en az ateşli silahlar kadar önemli bir araç olduğu için yapıyorum” sözleriyle başladı ve ardından seyircilere bir mahkeme salonunda geçen “tarafsızlık” konulu bir doğaçlama gösterimi sundu.
        Türkiyeli göçmen işçilerin sinemaya yaklaşımları konusunda sempozyum öncesi yaptığı araştırmalar doğrultusunda ortaya çıkan sonuçları ve nedenlerini değerlendirdi ve konuşmasına şöyle devam etti: “Birincisi, çok mantıklı bir cevap veriyorlar, bizim böyle bir geleneğimiz yok. Yani sinemada film seyretmek gibi bir geleneğimiz yok. Bu haklı ve doğru bir şey, çünkü bir sürü insan bilmiyor, sinema filmi sinemada seyredilir. İkincisi diziler var. Başka, para, işsiz insanlar. Bundan dolayı gidemiyorlar filme. Ama burada belirleyici olan şu; insanların sanat doğrultusunda ister sinema ister tiyatro doğrultusunda eğitim eksikliği var, her şeyde olduğu gibi. Eğer insanların bu eğitim eksikliğini ortadan kaldırmazsanız, insanlar sadece o günlük telaş içerisinde günübirlik yaşıyorlar, geleceğe iyi bir perspektifle, gelecekte iyi bir dünya, iyi bir işi, hakları, özgürlükleri nasıl alınır nasıl verilir, nasıl kurtarılır bu işler, bunları düşünmeye bile fırsat bulamıyorlar.”
        Göç olgusunun yarattığı sorunlardan anadili sorunu, göç politikası, demokratik haklar, eğitim eşitliği gibi konularda Türkiyeli göçmenlerin aktif olarak katılımların sağlanması ve aydın insanların bu süreçte yol gösterici olmalarının büyük önem taşıdığını söyleyen Nihat Bozkurt “Bir toplumun aydını, bir toplumun aydın sanatçısı, bir toplumun entelektüel insanları o toplumu ileriye götürmede motor vazifesi görürler. Tarihsel olarak bütün toplumların gelişimine bakın.” dedi.

    Berin Uyar - Sempozyum 2010


        Duisburg-Essen Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği (Türkistik) Bölümü öğretim görevlisi Berin Uyar, Türkiyeli göçmen profilinin geniş bir yelpazeye sahip olduğunu belirterek, “Sosyalizasyonunu Türkiye’de mi burada mı tamamlamıştır? Kentsoylu mudur kırsal kökenden mi gelmiştir? Elli yıl önce işçi olarak mı gelmiştir? Bir işçi çocuğu mudur? Türkiye’de öğretmenlik yapmıştır, ama buraya gelip madene inmek zorunda kalmıştır. Çocukken annesi, babası ona hiç masal okumamıştır. Anne-baba evinde hiç kitaplık görmemiştir ya da duvarlar baştanbaşa kitaplarla doludur. Ailesi çocuğu rahat okusun, Türkiye’deki olaylardan uzak olsun diye buraya okumaya göndermiştir. Zorunlu bir göçtür, ailesin zoruyla gelmiştir. Evlenmek zorunda kalmıştır. Baskıdan, savaştan, hapishanelerden, toplardan, tüfeklerden kaçıp gelmiştir. Yani politik bir göçtür. Türkiyeli göçmenler derken, böyle geniş bir skalayı göz önünde bulundurarak konuşmak zorundayız. Göçmen olmak sadece bir sosyal statüyü gösteriyor, ama kendi kültürleşme süreci içinde olayı değerlendirmek lazım diye düşünüyorum. O nedenle dar bir alanda konuşuyorum.” diyerek konuşmasına başladı.
        Almanya’da yaşayan Türkiyeli yönetmenler ve filmleri üzerine değerlendirmeler yapan Berin Uyar, “Salı Sineması” programına değindikten sonra şöyle devam etti: “Sinemanın kendini kurumsal değişimlerle doğru orantıda yenileyebildiğini, geliştirdiğini çoğu zaman toplumun tabanındaki gelişmelerinin önünde yürüdüğünü, yorumlayıcı gücünün çok büyük olduğunu ve içinden çıktığı toplumun sanki aynadaymış gibi seyredebileceğiniz evrensel bir sanat dalı olduğunu söylemek istiyorum. Aynı zamanda tabii ki yöreselde ama herhalde sinemacının katkısı ve önemi yöresel olan bir konuyu evrensel bir dilde anlatabilmekte. Tarihin aktarılmasında sinemanın geleneksel araçları okul gibi, okulun rolünü sarsan bir rolü var. Alternatif bir tarih anlayışı getirmek için kullanılabilir sinema. Ezberi bozan bir araç. Tabii ki çok zengin ve karmaşık bir bilgi kaynağı. Toplumun kıyısına itilmişlerin durumuna ışık tutabilen bir araç.” sözleriyle görüşlerini bildirdi.