Die Gaste
İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE
ISSN 2194-2668
DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN İNİSİYATİF
Yayın Sorumlusu (ViSdP): Engin Kunter
diegaste@yahoo.com
|
Kamu Yönetiminin Kültürlerarası Açılımı
[Interkulturelle Öffnung der Verwaltung ]
Dr. Faraj REMMO
Kültürlerarası açılım, kurumların göç toplumunun gereklerine göre yönünü belirlemesini ifade eder. Asıl söz konusu olay, kamu yönetiminin her düzlemde göç toplumunun gerçeklerini algılaması ve görev tanımlama ve uygulamalarında dikkate almasıdır. Verimli ve yurttaşlara yönelik kamu yönetimi yatırıma elverişli bölge olmanın önemli bir etmenidir. Giderek karmaşıklaşan bir toplum karşısında, kamu idari
birimlerinin, değişen koşullara –rekabet gücünü korumak istiyorsa– artan oranda ayak uydurması gerekmektedir.
Göçmen Sayısının Artması Kamu Yönetimi İçin Ne Sonuçlar Doğurur?
Her resmi kurumda, resmi dairede ve sosyal hizmetlerde yabancı kültürlerden gelen kesimlerle ilişkiyi çok farklı güdüler ve koşullar belirlemektedir. Çalışanlar arasında yabancı hizmet alanlara (Fischer 2005: 27;) ve yabancı
meslektaşlara (Anderson 2000: 23 ve devamı) karşı hala yaygın önyargılar beslenmektedir ve öfke duyulmaktadır. Bunları çalışanların korkularıyla birlikte görmek gerekir. Örneğin, göç ile ilgili olası ek iş yapma endişesi, o ana kadar yerine getirilen görevin yeterince kabul görmediği duygusu (Fischer 2005; 27) ya da yabancı hizmet alanlarla başa çıkamama (Anderson 2000: 12 ve dev.) vb. korkular.
Şu ana kadarki hizmetiçi eğitim olanakları, göç kökenli hizmet alanlarla ilgilenme gerekliliğinden doğan görevleri yerine getirecek çalışanları hazırlamaya yetmemektedir (Hinz-Rommel 1995: 9 ve dev.). Geçmişte bu görevler çoğu kez dilsel bilginin ya da ülke bilgisinin aktarımıyla yetinmiştir. Öte yandan hizmetiçi eğitim olanakları çalışanların bir bölümünde kuşkuyla karşılanıyor. Alman resmi makamlarına gelen yabancı hizmet alanlar
kurumsal yapılara belirli görevler yüklemekte. Temel noktalardan biri göçmenlere danışmanlık hizmeti alanlarında yeterli olanaklar sunulmamasıdır. Göçmenler buna özel bir kullanıcı davranışıyla karşılık vermektedir. Taşıdıkları dışsal ve
psikolojik yüke bakıldığında, çok az sayıda göçmen danışmanlık hizmetlerinden yararlanıyor. Onların oranı, koruyucu
kuruluşlardan farklı olarak (Gaitanides 1999: 41.), yalnızca, "İngiliz uzman Dominelli'nin sosyal çalışmaların o 'yönetim kanalı' olarak adlandırdığı hizmet ve kurumlarda ortalamanın üstündedir..., – çocuk mahkemelerinde yardım, sokak çalışması, kadınlara sığınma evleri sağlamak vb". Buna kıyasla göçmenlerin koruyucu hizmet verilen birimlere pek sık uğramadıkları görülmektedir. Kültürlerarası açılım konusu bağlamında, "sosyal çalışmaların 'son duraklarında' göçmenlerin ortalamanın üstünde seyreden oranları… bu alanların kültürlerarası açılımının bir sonucu olmaktan çok, önlem amaçlı çalışmaların başarısızlığını belgelemektedir" (Gaitanides 2006; 24).
O halde toplamda danışmanlık ve yardım olanaklarına artan oranda gereksinim
duyulmaktadır (Kirchner o.J.).
Resmi Kurumlar ve Bunlarla İletişim Hangi Özelliğe Sahiptir?
Resmi kurumlarla iletişim, bu iletişimin temel yapısında yatan farklı
zorunluluklarla karakterize olmaktadır. İlk etapta karar vermeye odaklıdır
(Riehle & Seifert 2001: 15), şu anlamda ki, iletişimin sonlandırılması, görevi itibariyle son kararı verme yetkisine sahip olan resmi kurum görevlisinin kararına bağlı. Bu, iletişimin iyi ya da kötü gerçekleşmek zorunda olduğunu ifade eder, çünkü hizmet alan karar verilmesini beklemektedir. (agy.) Öte yandan, bir işlevi yerine getiren görevli ve bu işlevden yararlanan yurttaş arasında somut görev dağılımından kaynaklanan asimetrik, eşit olmayan bir ilişki mevcuttur
(Sprung 2002; 132). İlişki, kısmen dışsal parametrelerce önceden belirlendiğinden daha da sıkılaşmış bir ilişki olmaktadır: O, "resmi kurumun yapısı ve görev tanımlaması aracılığıyla önceden belirlenmiştir" (agy.); öte yandan söz konusu ilişki içeriksel ve yapısal yönden her koşulda yasal olarak düzenlenmiştir (Riehle &Seifert 2001; 16). Bu dışsal parametreler idari kurumların sadece özel değil, toplumsal bir işlevi olduğu olgusuna dayanır (agy.).
Rahatsızlıkların ana kaynağı, elbette etkileşime giren kişilerin temelden farklı
hareket tarzlarının çarpışmasında yatmaktadır. Bu, bir yandan "nesnel ve duygusal yönden tarafsız olan bir iletişimin temel biçimidir" (Riehle ve Zeng 1998: 22) ve idari kurum çalışanları açısından bu biçimin geçerli olduğu söylenebilir. Bu kişisel olmayan normun (Riehle & Seifert 2001: 16; Sprung 2002: 132) kırılma noktası, hizmet alanların
varoluşsal endişesi ve özel konularına daha kişisel bir tutumla yaklaşılması beklentisidir. Alman
olmayan toplumsal grupların kamu yönetiminin hizmet bürolarına erişimi hala sorun olmayı sürdürüyor. Hizmet alan, başvuru sahibi vb. olarak göçmenlerin sayısal olarak çok olduğu yerlerde de genellikle anlaşmada sorunlar, zaman kaybı ve çatışkılar yaşanıyor. Bu sorunlar ve engeller dilsel iletişim sorunlarına
dayanmamaktadır. Göçmenlerin kültürel arkaplanı ve özel toplumsal ve yasal konumları hakkında genel olarak yeterli bilgi sahibi
olunamaması varolan çatışkıların nedenidir. Göçmenler tarafında ise, eşiği geçme korkusu var ve yerel kamusal birimlerin sunduğu hizmetler hakkındaki
bilgileri eksik.
Kültürlerarası açılım, göçmenlerin erişim engellerini olabildiğince azaltan ürün, yapı ve süreçleri gerektirir. Kamusal hizmetlerin büyük bölümünü, örneğin günlük yaşam için gerekli asgari gereksinmeleri, yerel kamusal hizmetler karşılamaktadır. Bu
olanakların gerçekten yurttaşa ulaşması, ona odaklanan ve yurttaş dostu kamu idari kurumlarının
hedefidir ve büyük ölçüde yerel kamusal entegrasyon yönetimi açısından bir başarı etmenidir.
Kültürlerarası açılım tasarısından beklenen, kamu idaresinin göç nedeniyle değişen toplumun gereklerine ayak uydurması ve azınlıkların kamu
idaresinin sunduğu olanaklara ve hizmetlere erişimini kolaylaştırmasıdır. Çünkü "devletin sivil toplumun günlük yaşam dünyasındaki temsilcisi" (Meyer 2002: 40) olarak kamusal idareler, göç kökenli insanların toplumun –işveren veya hizmet sunan– ana kurumlarıyla temasa geçtikleri belirleyici mekanlardır. Bu nedenle kamu idaresinin kültürlerarası açılımı şu temel hedeflere sahiptir (Schröer 2007):
Fırsat eşitliği: Anayasanın eşit davranma ve adalet öndoğrularını korumak kamusal hizmetlere eşit erişimi ve de tüm yurttaşların katılım ve birlikte şekillendirme olanağını gerekli kılar.
Çeşitliliğin kabul görmesi: Özellikle çeşitliliği kabul eden ve ona değer veren ve de açık ve önyargısız bir ortam oluşmasına katkı sunan bir temel tutumun ve özanlayışın gelişmesi önem kazanmaktadır. Bu özanlayış, sonradan göç kökenli insanlarla ilişkide kültürlerarasılığın hassas bir tutumda yansısını bulabilmelidir.
Erişim engellerinin kaldırılması: Göç kökenli yurttaşlar tarafında erişim engelleri şunlar olabilir: Olanaklar ve
kamusal idarelerin davranışı hakkında yetersiz bilgi, dilsel zorluklar,
iletişimin farklı tarzlarda olması, yapısal ayrımcılık, kültürün etkisi altında kalan yorumlama biçimleri, bürokratik çalışma tarzı.
- Resmi kurumlar tarafında erişim engelleri şunlar olabilir: Klişeler, sosyo-kültürel yönden kabul etme yetersizliği, yabancılardan korkma, onların kültürü ve yaşam tarzı hakkında yeterli bilgi sahibi olmama, aşırı yük duygusu ve yeterlik donanımını yitirme korkusu, alışılmış bilgi ve eylem rütinlerine takılıp kalma.
Potansiyellere değer göstermek ve potansiyelleri kullanmak: Kabul etmek ve tanımakla ve de erişim
engellerinin kaldırılmasıyla, eksiklere odaklanmaktan vazgeçerek varolan kaynaklara yönelmek anlamında, göçmenlere yönelik bir bakış açısı değişikliğine gidilmelidir.
Kamu idareleri kültürlerarası açılım yoluyla yeni kaynaklara ulaşır ve verimlilik düzeyini güvence altına alır. Kültürlerarası açılım, burada, gerek kamu idaresinde yaratılan dışsal etkide, gerekse de resmi
kurumların iç yapılanışında varlığını gösterir. Onun olumlu etkisi, dışsal ve içseldir (Tepecik 2010).
Dışsal etkiler: Kamu idarelerinin davranışı göçmenler için şeffaflaşır ve böylece erişilebilirliği kolaylaşır. Kültürlerarası açılım süreçleri halka yakınlığın ifadesidir. Öte yandan göç kökenli insanlar tarafından devlet mercilerinde bir görevin yerine getirilmesi, bir yandan göçmenlerin toplumun bir parçası olarak tanınmasını, diğer yanda toplumsal normalliği (Tepecik 2010) gösterir.
İçsel etkiler: Göç kökenli çalışanların anlayışları üzerinden kamu idaresi için mesleki yaşamda önemi giderek artan yeni becerilere ulaşılır. Göç kökenli çalışanların anlayışlarına dayanan olumlu içsel etkiler, çok çeşitli bakış açılarının dikkate alınmasıyla çalışma süreçlerinde daha gelişmiş bir yaratıcılık ve yenilikçilik yaşanması, kültürlerarası deneyimlerin ve yeterliklerin kullanılması ve de artan oranda
uluslararası ilişkiler ve farklı kültürel çevrelerce etkilenen çokdilliliğin iş yaşantısında bir kaynak olarak kullanılmasıdır.
Yukarıda belirtildiği gibi, kültürlerarası açılımın büyük bir bölümünü belediyeler üstleniyor, çünkü entegrasyon ilk olarak bu ortamlarda gerçekleşiyor – beldelerde, semtlerde, çevrede, yerel kamu idarelerinde. Amaç, her şeyden önce kamusal hizmetlere erişimde engellerin kaldırılmasıdır. Birçok belediye çoktan başarılı toplu tasarılar hazırlamış ya da tekil projeler uygulamıştır.
Ancak çeşitliliği gerektiği gibi ele almak ve entegrasyonu ileri taşımak, salt
belediyenin değil, devlet düzeyinde bir görevdir. Devlet, diğer kurumlar için bir örnek model işlevi görüyor. Devlet idaresinin kültürlerarası açılım ve reform koşullarını hızlandırmak için –özellikle toplumsal entegrasyonun kilit alanlarında– uygun çerçeve koşulları yaratması gerekli: Okul, yüksekokul, emniyet, adalet ve sosyal işler. Burada uzun vadeli gelişim süreçleri söz konusu olduğundan, bunlar tüm örgütlenme ve sıradüzeni alanlarında gerçekleşmeli: İnsan kaynakları (personel kazanımı ve gelişimi), organizasyonun
geliştirilmesi, kalite geliştirme ve de bilgilen- dirme ve kamuoyu çalışmaları alanıda.
Kültürlerarası açılımı göçmen örgütlenmeleri içerisinde, örneğin camilerde, kültür derneklerinde ve spor kulüplerinde vb. gözlemlemek ve desteklemek ilginç olurdu.
Kaynaklar:
Anderson, Philip 2000: Interkulturelle Kompetenz und die Öffnung der sozialen Dienste – Eine Studie des Sozialreferates der Landeshauptstadt München. München: Sozialreferat der Stadt.
Fischer, Veronika 2005: Gesellschaftliche Rahmenbedingungen für die Entwicklung migrationsbedingter Qualifikationserfordernisse. In: Veronika
Fischer, Monika Springer & Ioanna Zacharaki (Hrsg.): Interkulturelle Kompetenz. Fortbildung – Transfer – Organisationsentwicklung. Schwalbach: Wochenschau Verlag, S. 11-30.
Gaitanides, Stefan 1999: Zugangsbarrieren von MigrantInnen zu den sozialen und
psychosozialen Diensten und Strategien der interkulturellen Öffnung. IZA, Vol. 3/4, S. 41-45.
Gaitanides, Stefan 2006: Interkulturelle Öffnung der sozialen Dienste – Visionen und Stolpersteine. In: DRK, S. 24-38.
Hinz-Rommel, Wolfgang 1995: Kompetenz und Öffnung – Die Debatte um interkulturelle Öffnung im Kontext. In: Barwig & Hinz-Rommel, S. 9-22.
Meyer, Thomas: Grußwort, in: Interkulturelle Öffnung in der Verwaltung – Zuwanderungsland Deutschland in der Praxis. Dokumentation der Fachtagung der
Friedrich-Ebert-Stiftung vom 23. / 24.05.2002, S. 40
Riehle, Eckart & M. Zeng 1998: Kommunikation und Kommunikationsprobleme zwischen Migranten und
Verwaltung in Thüringen. Erfurt.
Riehle, Eckart & Michael Seifert 2001: Stolpersteine interkultureller Verwaltungskommunikation.
In: Riehle, S. 11-35.
Schröer, Dr. Hubertus 2007: Interkulturelle Öffnung, Gesprächskreis Migration und Integration, Sprung, Annette 2002: Interkulturalität – eine pädagogische Irritation? Pluralisierung und Differenz als Herausforderung für die Weiterbildung. Frankfurt u.a.: Peter Lang.
Tepecik, Dr. Ebru: Integrationspolitische Aspekte der interkulturellen Öffnung, Vortrag im Rahmen des Symposiums „Interkulturelle Öffnung der Bundesverwaltung" am 26.10.2010 im BAMF.
|
|